30 Aralık 2008 Salı

İstanbul Anadolu Yakasında, Azerbaycan Kültür Derneği açılıyor

Erol Göllü

İstanbul Anadolu yakasında yaşayan, Azerbaycan kökenli, Karslı Iğdırlı, İstanbullu dostlarımız Erol Göllü başkanlığında Azeri Kültür Evi Derneği adıyla yeni bir dernek kurdular.
Açılış 18 Ocak 2009 günü gerçekleşecektir.
Derneğin adresi şöyledir:
İnönü Cad. Melek Apt. No: 1 Kat: 2 Sahrayıcedid - Kadıköy / İSTANBUL
Tel : ( 0216 ) 360 13 50, E-mail: bilgi@azerikulturevi.com
http://www.azerikulturevi.com/

Kurucu arkadaşlarımıza başarılar dileriz

"Yaklaşık bir yıl öncesinde kurucu arkadaşlarımızla birlikte oluşturduğumuz dayanışma ve ekip çalışmaları sonucu İstanbul Anadolu Yakası Azeri Kültür Evi açıldı.

İstanbul Anadolu Yakasında oturan Azeri Kültürüne gönül vermiş dost ve hemşerilerimizin yoğunluğu düşünülerek hepsini kucaklayacak şekilde organize olmak Çok değerli büyüklerimizin, kadınlarımızın ve çocuklarımızın ilgilerini çekecek şekilde kütüphane oluşturmak, internet kaynaklı soru ve cevap nitelikli bölümler oluşturmak bilgi paylaşımı sunmak, amacımız olacaktır.Azeri Kültür Evi olarak Hedefimiz; Azeri Kültür ve Edebiyatını, Folklörük zenginliğini araştırmak yaşatmak, geliştirmek ve Referans noktası olmaktır.Bu amaçla İstanbul Anadolu Yakasında oturan Azeri gönül dostlarımızı ve hemşehrilerimizi bu kültürel çalışmamıza destek olmaya çağırıyorbil vesile saygılarımı sunuyorum.
Erol GÖLLÜ Yönetim Kurulu Başkanı "

29 Aralık 2008 Pazartesi

İzmir'de yaşayan Azerbaycan Türk'ü, Iğdır doğumlu, yazar dostumuz Hasan Özkılıç öykü ödülü aldı.


Haldun Taner Öykü Ödülü, “Gönlümün Şirazesi Bozuldu” adlı öykü kitabıyla yazar Hasan Özkılıç’a verildi.

Doğan Hızlan’ın başkanlığında, Sibel Türker’in yazmanlığında Doç. Dr. Füsun Akatlı, Prof. Dr. Nüket Esen, Semih Gümüş, Prof. Dr. Şara Sayın, Demet Taner ve Prof. Dr. Tahsin Yücel’den oluşan Seçiciler Kurulu’nun, “2007 Haldun Taner Öykü Ödülü”ne Hasan Özkılıç’ı değer gördüğü belirtildi.

Açıklamada, Özkılıç’a ödülün, “Gönlümün Şirazesi Bozuldu” adlı kitapta “öykücülüğün yeni bir düzeyini göstermesi, dilini gitgide yetkinleştirmesi ve Doğu’nun hikayesini özenli, abartısız ve kendine özgü ayrıntılarla anlatması” nedeniyle verildiği belirtildi.Açıklamada, Hasan Özkılıç’a ödülünün 13 Ekimde Tepebaşı Pera Müzesinde düzenlenecek törenle sunulacağı kaydedildi. Hasan Özkılıç1970’lerin başında yazmaya başlayan Özkılıç, ilk öyküsü, 1974 yılında Demokrat İzmir Gazetesi’nde yayımlandı. Uzunca bir süre öykülerini dergilerde yayımlayan Özkılıç’ın ilk kitabı “Kuş Boranı” 1988 yılında basıldı. Özkılıç, 2000-2005 yılları arasında da İzmir’de Agora dergisini çıkardı.


Hasan Özkılıç dostumuza, yazın hayatında başarılar dileriz. AzKüM

27 Aralık 2008 Cumartesi

31 Aralık Dünya Azerbaycanlılarının Hemreylik (Birlik ve Dayanışma) günü kutlu olsun

31 Aralık Dünya Azerbaycanlılarının Hemreylik (Birlik ve Dayanışma) günü, bütün dünyada, Azerbaycanlılarca kutlanıyor.
İzmir'de, 29 Aralık Pazartesi günü, saat:19'da, Konak Belediyesinin, Dr. Selahattin Akçiçek Kültür Merkezinde yapılacak, kokteyl ve müzik programıyla kutlancaktır.

Dünya Azerbaycanlılarının hemreylik günü kutlu olsun.

DAK idare heyetinin kutlama mesajı şöyle:

Dünya Azerbaycanlıları Konqresi – istiqlaliyyetmizin ve bütövlüyümüzün simvolu olan
31 Dekabr –Dünya Azerbaycanlılarının Hemreylik Günü
Münasibetile Dünya Azerbaycanlılarını semimi qelbden tebrik edirik! Umidvarıq ki, bu bayram yalnız Azerbaycan xalqının deyil, bütövlükde Türk dünyasının bütövlük amalına çevrilecek, itirilen yurd yerlerimizin qaytarılmasında milli birliyimizin teminatcısı olacaqdır.
Dünya Azerbaycanlıları Konqresi dünyaya sepelenmiş ve tarixi arazilerimizde yaşayan soydaşlarımızı Hemreylik günü münasibetile tebrik edir, yeni ilde xalqımıza emin-amanlıq, nailiyyetler ve firavanlıq arzulayır. Azerbaycanımızın bütövlüyü milletimizin hemreyliyinden keçir.

25 Aralık 2008 Perşembe

KIBATEK'in İzmir'de düzenlediği, 24.Uluslararası KIBATEK Edebiyat Şöleni başarıyla sonuçlandı


KIBATEK 24.ULUSLARARASI EDEBİYAT ŞÖLENİ İZMİR’DE YAPILDI

Geleneksel olarak her yıl Aralık ayında yapılmakta olan KIBATEK Uluslararası Edebiyat Şöleni’nin 24. sü 20-24 Aralık 2008 tarihlerinde İzmir’de gerçekleştirildi.
Şölen organizasyonuna bu yıl Konak,Buca ve Çiğli Belediyeleri;Bosna –Hersek,Ürdün Fahri Konsoloslukları, Ege Kültür Vakfı, Azerbaycan Kültür Merkezi, SELTÜRK Derneği, Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi, Özel Bilge Ata Okulları, MEV Avni Akyol Lisesi ve Hürriyet Gazetesi Ege Bölge Temsilciliği aktif olarak yer aldılar.
Bu yılki etkinliklere Türkiye, KKTC, Bosna-Hersek, Azerbaycan, Bulgaristan,Romanya, Hırvatistan, Almanya, Yunanistan (Batı Trakya), Makedonya ve Kosova’dan şair,yazar,çevirmen ve Türkologlar katıldı.Ayrıca Azerbaycan Devlet Televizyonu (Az Tv) şöleni baştan sona takip ederek, çekimler yaptı.
20 Aralık 2008 tarihinde Konak Belediyesi-Alsancak Kültür Merkezi’nde düzenlenen açılış etkinliği öncesi KIBATEK Yayınları ve şölene yurtdışından katılan şair-yazarların eserlerinden oluşan yayın sergisi açıldı.Şölene katılan şair ve yazarlar okurlarla söyleşi- imza saati gerçekleştirdiler. 9 Eylül Üniversitesi-Buca Eğitim Fakültesi Müzik Bölümü’nün resitalinden sonra program Dernek Genel Başkanımız- şair Atila ER ve Dernek Genel Sekreterimiz Güzin ORALKAN’ın sunumuyla devam etti.
2008 yılında kaybettiğimiz büyük edebiyatçılar Fazıl Hüsnü DAĞLARCA, Cengiz AYTMATOV ve KIBATEK Macaristan temsilcisi Türkolog Maria T.NİYİRİ anısına saygı duruşu yapıldı.
Şölen açılış töreninde sırasıyla Konak Belediye Başkan Yardımcısı Muslu YILMAZ, Çiğli Belediyesi Başkan Yardımcısı Müjgan OLCAY ,Bosna-Hersek Fahri Konsolosu A.Kemal BAYSAK,Ürdün İzmir Fahri Konsolosu Ömer KAPLAN, Ege Kültür Vakfı Başkanı Azra İNMELER ve SELTÜRK Derneği Genel Başkanı Aydoğan HEPDEMİRGİL sanat severlere hitap ettiler.Konuşmalarında KIBATEK etkinliklerinin önemi-işlevi üzerinde durarak,bu uluslararası şölene katılmaktan duydukları memnuniyeti vurgulayarak KIBATEK projelerine desteklerini arttırarak sürdüreceklerini belirttiler. KIBATEK Onursal Başkanı Feyyaz SAĞLAM konuşmasında KIBATEK’in 2008 yılı çalışmalarını değerlendirip, izleyicilere
2009 yılı projeleri üzerine bilgiler sundu. Etkinliğe yurtdışından gelen konuklar adına Azerbaycan VEKTÖR Beynelhalg İlim Merkezi Rektörü Prof.Dr.Elçin İSKENDERZADE, KKTC’den şair-yazar Altay BURAGAN, Makedonya Devlet Radyosu – Türkçe Programlar Yapımcısı Zeynep HÜSEYİN,Yunanistan- Batı Trakya’dan şair Mustafa ÇOLAK , Bulgaristan’dan yazar İslam Beytullah ERDİ , Bosna-Hersek’ten Türkolog Mirsad TURANOVİÇ,Hırvatistan’dan Türkolog Maria YANKOVİÇ , Azerbaycan’dan Devlet Sanatçısı Prof.Dr.Amaliya PENAHOVA ve Kosova Türk Yazarlar Derneği Başkanı Zeynel BEKSAÇ yaptıkları selamlama konuşmalarında KIBATEK ‘in Türk Dünyası Edebiyatı açısından önemi ve işlevi üzerinde durdular. Etkinliğe yurtiçi ve dışından gelen kutlama mesajları okunarak ödül törenine geçildi. Prof.Dr.Amaliya PENAHOVA’ya VEKTÖR’ün Uluslar arası Şeref Nişanı;Prof.Dr.Elçin İSKENDERZADE’ye 12.Uluslar arası Süleyman Birina Balkanlar Türk Kültürü Hizmer Ödülü ve KIBATEK Onursal Başkan Feyyaz SAĞLAM’a VEKTÖR Uluslar arası Türk Dünyası Hizmet Ödülü törenle verildi. KIBATEK mensubu şair ve yazarların VEKTÖR tarafından Azerbaycan’da yayınlanan kitaplarının sanatçılara takdiminden sonra KIBATEK Uluslararası Şiir Şöleni’ne geçildi.Sırasıyla şu şair ve çevirmenler şölende yer aldılar: Altay BURAGAN (KKTC), Dr.Şaban M.KALKAN (Türkiye), Lidia CHERİELİUC (Romanya), Yar.Doç.Dr .Mehmet YARDIMCI (Türkiye), Mirsad TURANOVİÇ (Bosna- Hersek), Mustafa ÇOLAK (Yunanistan), İslam Beytullah ERDİ(Bulgaristan),Sıtkı Salih GÖR,Ayhan CAN (Almanya), Zeynep HÜSEYİN (Makedonya) , Hidayet KARAKUŞ, Halil Nihat YILDIZ,Ünal KAR , Şevki ÖZDEMİR(Türkiye), Prof.Dr.Elçin İSKENDERZADE, Prof.Dr.Amaliya PENAHOVA, Yusif MUHTAROV, Doç.Dr.Tamilla ALİYEVA, Dr.Rasim AŞIN, Zernişan AZAYEVA(Azerbaycan),Maria YANKOVİÇ,Katya KUHAR(Hırvatistan) ,Zeynel BEKSAÇ (Kosova)…KIBATEK Uluslararası Şiir Şöleni Ege Kültür Vakfı’nın kokteyli ile tamamlandı. Bosna-Hersek Fahri Konsolosu A.Kemal BAYSAK’ın şölene yurtiçi ve dışından katılan konuklar onuruna verdiği akşam yemeği edebiyat şöleni şeklinde devam etti.
21 Aralık Pazar günü şölene katılan konuklar için Buca ve yöresine gezi düzenlendi.Seltürk Derneği ziyaret edildi.Buca Belediyesi ve Seltürk derneğinin konuklara verdiği öğle yemeğinden sonra Çiğli’ye hareket edildi. Belediye kongre salonunda gerçekleştirilen KIBATEK Uluslar arası Şiir Şöleni’nden sonra Çiğli Belediyesi konuklar onuruna akşam yemeği verdi.
2www.kibatek.org.tr2 Aralık Pazartesi günü Hürriyet Gazetesi Ege Bölge Temsilcisi ,eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı şair Hakan TARTAN konuklara Fuar Tenis Klubünde kahvaltı verdi.Turkuaz Emlak tarafından verilen öğle yemeğinden sonra Dokuz Eylül Üniversitesi –Buca Eğitim Fakültesi’nde KIBATEK Onursal Başkanı Feyyaz SAĞLAM’ın yönettiği “Dünyada Türkçe ve Türk Edebiyatları” konulu panele gerçekleştirildi.Türk Dünyası’nın değişik bölgelerinden panelistler toplumlarının edebiyatları hakkında izleyicilere bilgi ve örnekler sundular.KIBATEK 2008 Uluslar arası Ödülü’nün Ürdün Fahri Konsolosu Ömer KAPLAN’a takdimi sonrasında KIBATEK Uluslar arası Şiir Şöleni tekrarlandı.Aynı gün gece MEV Avni Akyol Lisesi’nde konukalara verilen yemekten sonra ,lise konferans salonunda okul öğrencileri, öğretmenleri ve KIBATEK şair ve yazarlarının katılımıyla büyük bir çoşku ile gerçekleştirilen etkinliklerle 24.KIBATEK Uluslar arası Edebiyat Şöleni tamamlandı.

www.kibatek.org.tr

İzmir'de yaşayan, Azerbaycan Türkü, şair dostumuz Tuğrul Keskin, TTB Behçet Aysan 2008 Şiir Ödülü'nü aldı


TTB Behçet Aysan 2008 Şiir Ödülü Tuğrul Keskin’in

http://www.ttb.org.tr/index.php/haber-balklar-tuem/149-beh-aysan-ir-yars/1312-aysan-jueri

http://www.tugrulkeskin.com/

İzmir'de yaşayan, Iğdır doğumlu, Azerbaycan Türkü, şair, derneğimiz dostu, Tuğrul Keskin, Türk Tabipler Birliğinin, Behçet Aysan 2008 şiir ödülünü kazandı.
Ayrıca şairimizin Türkiye Türkçesiyle yayınladığı Zifir adlı şiir kitabı, Bakı'da, Elçin İskenderzade tarafından çevirisi yapılarak, Azerbaycan Türkçesiyle yayınlandı.
Tuğrul Keskin'in Kandahar adlı yeni şiir kitabı, Ocak 2009 son günlerinde yayınlanacak
Tuğrul Keskin dostumuzun başarılarının devamını diliyoruz.

21 Aralık 2008 Pazar

Basın Açıklamamız Azerbaycan basınında

http://baksam.com/news/2008-12-21-107

http://ria.az/gundem/6375.html

http://www.tezadlar.az/index.php?type=xebergoster&id=8885

Özgürlük Savaşçısı, Şahnaz Qulami açlık grevine başladı


İran'ın Tebriz şehrinde düşüncelerinden dolayı tutuklu bulunan Azerbaycan Türkü, gezeci, insan hakları savunucusu, Şahnaz Qulami, haksız yere tutuklanmasını ve tutukevinde yapılan baskıları protesto etmek için açlık grevine başladı.

Azerbaycan Kültür Merkezi Başkanının basın açıklaması

Basın Açıklaması

Bu gün Türkiye'de yaşayan Azerbaycanlıların ataları, bugün Ermenistan devletinin toprakları olarak adlandırılan, 1900'li yılların başında kadar Azerbaycan toprakları olan, topraklarda yaşıyorlardı. (1915 yılında Batı Azerbaycan'ın şehirleri olan, İravan, Gümrü ve diğer Batı Azerbaycan topraklarında, Ermenilerin tüm nüfusa oranları, en yoğun oldukları bölgelerde % 20'yu geçmiyordu.)

1800 li yılların sonu ve 1900'li yılların başında, Rus Çarlarının, Kafkasya da bir Ermenistan devleti yaratma planları çerçevesinde, Rusya'dan ve bölgeye yakın yerleşim alanlarından, bölgeye (batı Azerbaycan, güney Kafkasya) göç ettirilen Ermeniler, bu yıllarda çetecilik faaliyetlerine başlayarak, bölgede yaşayan silahsız, örgütsüz Azerbaycan Türk'lerini katletmeye, yerlerinden yurtlarından etmeye başladılar. 1900-1920 yılları arasında batı Azerbaycan'da, on binlerce Azerbaycan Türk'ü Ermeniler tarafından camilere doldurularak yakıldı, katledildi. Canını kurtaranlar ise, Türkiye'ye göç ettiler. O tarihlerde 500.000'e yakın Azerbaycan Türk'ü Kars'a, Ardahan'a Iğdır'a, Ağrı'ya, Van'a, Muş'a, Amasya'ya Tokat'a, Sivas'a yerleşmek zorunda kaldılar.

Türkiye'de yaşayan, şimdiki nüfusu 5.000.000 civarında olan Azerbaycan Türkleri, yani bizler, Ermenilerin yaptıkları katliamlardan, soykırımlarından, canlarını zor kurtararak, Türkiye'ye sığınan, göç edenlerin torunlarıyız.

1988 1992 yılları arasında, Ermenilerin Azerbaycan'ın Karabağ'da bölgesinde, yaptıkları son katliamlar, bu yıllarda yerlerden yurtlarından göç etmek zorunda kalan ve 20 yıldır çadırlarda, trenlerde, karton evlerde, yaşayan 1.000.000'dan çok Azerbaycan Türkü, Ermeni terör örgütü Asala terör örgütünün Türk dışişleri görevlilerine karşı gerçekleştirdiği katliamlar, Ermeni çetecilerin, 1900 yılları başında Anadolu'da gerçekleştirdiği saldırganlıklar ve katliamlar göz önüne alınmadan, Osmanlı hükümetin haklı nedenlerle, uygulamış olduğu Tehcir kararına ithaf en, Ermenilerden özür dilemek; Onların Türkiye'de ve Azerbaycan'da yaptığı katliamları, Ermeni Terör Örgütü Asala'nın yapmış olduğu terör eylemlerini, Ermenileri, Türkiye, Azerbaycan İran ve Gürcistan'dan toprak taleplerini onaylamak anlamına geliyor.
Bu nedenlerle, Ermenilerden haksız yere özür dileyerek, Ermenilerin yaptıkları katliam ve soykırımları meşrulaştırmaya çalışanları, protesto ediyoruz.

1915-1920 yılları arasında Ermenilerin Azerbaycan'da gerçekleştirdikleri, katliamlardan zor kurtularak, Türkiye'ye sığınan Azerbaycan Türklerinin torunları olarak, Türkiye'nin milletini seven, Azerbaycan'ı seven tüm aydınlarını imza kampanyasını protesto etmeye davet ediyoruz.
Ermenilerin, Türkiye Türkleri ve Azerbaycan Türklerinden özür dilemesini istemek gerekirken, Ermenilerden Özür Dileyen, aydınlarımızı, en kısa zamanda Türk milletinden, Azerbaycan Türklerinden, özür dilemeye davet ediyorum.

12 Aralık 2008 Cuma

Dünya Azerbaycanlılarının Ölümsüz Lideri Haydar Aliyev'i ölümünün 5. yılında saygıyla anıyoruz

İzmir'li Azerbaycanlılar, Haydar Aliyevi, İzmir Adnan Menderes Havalimanında, Babaların Babası Haydar Aliyev pankartıyla karşıladılar. Pankart şu anda Kültür Merkezimiz yönetiminde yer alan dostlarımız tarafından hazırlandı.

Dünya Azerbaycanlılarının Ölümsüz Lideri Haydar Aliyev, ölümünün 5. yılında, tüm dünyada, Azerbaycanlıların yaşadığı her ülkede, her şehirde, saygıyla anıldı.

Nahçıvan Muhtar Cumhuriyeti Meclis başkanıyken ve Azerbaycan Devlet Başkanıyken, İzmir'i iki defa ziyaret eden ölümsüz liderimizin, İzmir Ziyaretleriyle ilgili hazırladığımız internet sitesine bu adresten bakabilirsiniz.

http://haydaraliyevizmirde.blogspot.com/

11 Aralık 2008 Perşembe

21 Azer’in Azerbaycan Tarihindeki önemi

Öncelikle 21 Azer’ in kelime olarak anlamını açıklamak istiyorum.
İran’ da başlangıcı 21 Mart olan miladi takvim benzeri bir takvim kullanılıyor. Yani Arapların kullandığı takvimden farklı, ay takvimi değil, güneş takvimi. Yalnızca yılın başlangıç tarihi farklı, yine 12 ay var. Ay adları ve ayların gün sayıları miladi takvimden farlı. Ay adlarından birisi de Azer. Yani 21 Azer, Azer ayının 21 i demek. Buda bizim kullandığımız miladi takvimde Aralık ayının yada Decabr ayının 12 si demek.
21 Azer’in kelime olarak ne anlama geldiğini söyledikten sonra, bu günde ne olmuş ve Azerbaycan tarihi açısından önemini açıklamaya çalışalım.
1700 li yıllar ve 1800 li yıllarda İran devletinin hakimiyeti altında olan Azerbaycan Toprakları, 1813 anlaşması ve 1928 Türkmençay anlaşmalarıyla ikiye bölünmüş ve kuzey bölümü, Rus hegemonyasına geçmiştir. Azerbaycanın nerdeyse topraklarının ¾ ü İran devleti hegemonyasında kalırken ¼ Rus hegemonyasına geçmiştir.1918 yılının 28 Mayıs Tarihinde ilk Azerbaycan Cumhuriyeti Kurulmuştur. Bu Cumhuriyet daha sonra Sovyet cumhuriyetlerinden birisini dönüşse de varlığını devam ettirmiş ve 1991 yılında tam bağımsız hale gelmiştir.

İran hegemonyasında kalan Azerbaycan topraklarının ¾ ünde ise, ilk bağımsız Azerbaycan Hükümeti 21 Azer 1945 tarihinde kurulmuştur. Tam bir yıl varlığını sürdüren Azerbaycan devleti 21 Azer 1946 tarihinde İran ordularının kanlı saldırılarıyla yıkılmıştır. Bu saldırı ve katliamlarda 35000 Azerbaycan Türkü katledilmiştir.
Azerbaycan tarihinde 28 mayıs 1918 kadar önem taşıyan hadiselerden birisi de 21 Azer yani 12 aralık 1945-46 Azerbaycan Milli Hükümetinin kurulması ve yıkılmasıdır.Dünyada yaşayan tüm Azerbaycanlılar tarihimizde ki önemli vakalardan birisi olan 21 Azer olaylarını mutlaka bilmeli ve ondan önemli tecrübeler , dersler çıkarmalıdır.

Güney Azerbaycan Türk'ünün ulusal-demokratik mücadelesini, her Azerbaycan Türk'ü, her Türk sonuna kadar desteklemelidir.

Bu konuda daha geniş bilgi sahibi olmak isteyen dostlar aşağıdaki internet linklerini tıklayarak daha fazla bilgiye ulaşabilirler.
http://21-azer.blogspot.com/
http://www.turkdirlik.com/Bilgimece/Kisiler/Turkelinden/MCetinkaya0005.htm
http://www.azerievi.com/seyid-cefer-piseveri-1892-1947-t6489.html?p=10253

30 Kasım 2008 Pazar

2. Azerbaycan Novruz Festivalinin tanıtım kokteyli yapıldı

1. Festivalimiz Mugam Gecesinden bir görüntü
İzmir Azerbaycan Kültür Merkezinin, 2008 novruz bayramında 1. sini yaptığı Azerbaycan Novruz Festivalinin, 2. si 2009 yılının novruz bayramı haftasında yapılacak.

Kültür Merkezimiz. Festivalinin tanıtımı amacıyla, 29 Kasım Cumartesi günü, tanıtım kokteyli gerçekleştirdi.

1. Festivale destek veren dostlarımızın katılımıyla gerçekleşen toplantıda, 7 gün süren 1. festivalimizden görünteler yayınlandı. Geçen yıl festivalin gerçekleşmesini sağlayan TOY müzik grubuna yeni katılan Yeşim arkadaşımız küçük bir konser verdi.



Kültür Merkezimizin başkanı Cemal Mehmethanoğlu yaptığı konuşmada, geçen yıl bu zamanlarda, ne kültür merkezimizin olmadığını, ne de novruz festivalimizin olmadığını, şimdi ise, 10 ay gibi kısa zamanda ciddi faaliyetler yürüten bir kültür merkezimizin, 7 gün gerçekleştirilen bir festivalimiz olduğunu, bu anlamda 2. festivalimizin büyük deneyimler ve daha büyük bir organizasyonla gerçekleşeceği umudunu söyledi.

Daha sonra söz alan diğer davetliler, 2. festivali destekleyeceklerini ve başarısının yüksek olacağağı konusundaki fikirlerini söylediler.

Samimi bir havada gerçekleşen tanıtım kokteyli, insanların kafasında 2. festivalimizin daha da güzel olacağı düşüncesi yaratarak sona erdi.

2. Festivalimizin tanıtım kokteylinde söz alan arkadaşlarımız;

1. festivalimizin şiir gecesini gerçekleştiren KIBATEK Der. Başkanı Feyyaz Sağlam,

Azerbaycan Türkiye Dostluk Derneği, eski başkanlarından hocamız Turan Atasever,

Kars-Iğdır-Ardahan Genç İşadamları derneği başkanı ve Kültür Merkezimizimizin Yönetim Kurulu üyesi Hüseyin Güzel,

Manisa Azerbaycan Kültür Merkezi başkanı Seyfettin Ayakyay

1. Fastivalimizin tüm etkinlerinde önemli görevler alan , İdare Heyetimiz üyesi Celal Mehmethanoğlu

Toy Müzik grubunun çalıştırıcısı ve derneğimizin İdare Heyeti üyesi Oktay Şafi.

İzmir'de 28 Kasım 2008 akşamı, muhteşem bir konser gerçekleşti

Konsere katılan sanatçı dostlarımız, Oktay arkadaşımızla
Konserden bir görünüm


İzmir Devlet Senfoni Orkestrası, şef Yalçın Adıgözelov yönetiminde, Azerbaycanlı besteker, orkestra şefi, Niyazi'nin, Rast Senfonik Mugamını seslendirdi.
Konsere solist olarak, Azerbaycanlı mugam sanatçıları hanende Mensum İbrahimov, tar çalan Elçin Haşimov, kamança çalan Elnur Ehmedov katıldılar.

Konser ile ilgili olarak şu üç cümle söylenebilir, Muhteşem bir eser, çok kaliteli orkestra şefi ve şahane mugam sanatçıları.

Konseri İzmir'li senfonik müzik severler yanında 150'ye yakın İzmir'de yaşayan Azerbaycanlı dostlarımız da izledi.
Konsere, heberi olmasına rağmen gelmeyen Azerbaycanlı dostlarımızın, çok güzel bir konseri izleme olanağından mahrum kaldıklarını söyleyebilirim

Devlet Senfoni Orkestrasının etkinlikle ilgili heberi

http://www.izdso.gov.tr/default_etk.asp?dummy=dummy&Event_ID=42&CalendarMode=INDEX&CalDate=28%2E11%2E2008&CalMonth=11&CalYear=2008

16 Kasım 2008 Pazar

IĞDIRLI Azerbaycan Türkü boksörümüz, Turgay Tabaru, TÜRKİYEYİ TEMSİL EDECEK

Iğdır’da yaşayan Azerbaycan Türklerinin gururu , Turgay Tabaru, İngiltere’ de yapılacak olan büyük erkekler Avrupa boks şampiyonasında Türkiye’yi 91 Kg’ da temsil edecek.
2001 yılı’nda İngiltere’de Avrupa üçüncüsü olmuştu kendisine başarılar diliyoruz.

4 Kasım 2008 Salı

İzmir'de Azerbaycan Klasik Müzik Konseri

Azərbaycan Dövlət Akademik Opera və Balet Teatrının solisti, Azərbaycanın xalq artisti Mənsum İbrahimov Türkiyənin İzmir şəhərində konsert verəcək. Bu barədə APA-ya məlumat verən M.İbrahimov bununla bağlı noyabrın (kasımın) 25-29-da Türkiyəyə səfər edəcəyini bildirib.
Onun sözlərinə görə, səfər çərçivəsində noyabrın 28-də İzmir Mədəniyyət Sarayında İzmir Simfonik Orkestrin iştirakı ilə Niyazinin «Rast» muğamını ifa edəcək. M.İbrahimovu musiqiçiləri Elçin Həşimov və Elnur Əhmədov müşayiət edəcək. Konsertdə İzmir Simfonik Orkestrini azərbaycanlı dirijor Yalçın Adıgözəlov idarə edəcək.
Konsert, 28 Kasım akşamı saat 20.00'de ve 29 Kasım Cumartesi günü, seher saat 11.00'de İzmir Fuarında yer alan, İsmet İnönü Kültür Merkezinde yapılacaktır.

2 Kasım 2008 Pazar

29 Kasım 2008 Cumartesi, 2. Azerbaycan Novruz Festivali tanıtım kokteyli

Derneğimiz, 29 Kasım 2008 Cumartesi günü, Mart 2009 tarihinde yapacağı, 2. Azerbaycan Novruz Festivalinin, üyelerimize ve dostlarımıza tanıtımı amacıyla, bir kokteyl düzenlemiştir.
Kokteyl, Konak Belediyesi, Alsancak Kültür Merkezi 6. katında yer alan, kokteyl salonunda, saat 18.00- 20.00 saatleri arasında yapılacaktır.
Tüm dostlarımız davetlidir.

1 Kasım 2008 Cumartesi

Iğdır eski belediye başkanı Ali Asker Aşırım vefat etti

Iğdır, eski Belediye Başkanı Ali Asker Aşırım, vefat etmiştir. Cenazesi Iğdır'da defn edilecektir.
Azerbaycan Türk'ü Ali Asker Aşırım'a rahmet diliyoruz.



28 Ekim 2008 Salı

Qulamrza Amani'nin ölümünün düşündürdükleri

Qulamrza Amani'yi 24.10.2008 tarihine kadar tanımıyordum. Qulamrza'yı ölümüyle tanıdım.

Yaklaşık 5 yıldır, Güney Azerbaycan'da devam etmekte olan bağımsız ve demokrasi mücadelesini, daha yakından takip ediyorum.

Babek Qalası yürüyüşleri ve 21-22 Mayıs olayları ile yükselen mücadelenin, Qulamrza'nın katliyle bir üst noktaya çıktığını görüyorum.

İlk defa, Güney Azerbaycan demokratik güçlerinin bir yumruk, bir yürek, olduğunu görüyorum.

Qulamrza'nın Güney Azerbaycanın demokrasi ve bağımsızlık mücadelesine yaşamı boyu verdiği katkı, ölümüyle daha yükseklere çıkmıştır.

Eminim ki, onu katledenler, şimdi yaptıklarına pişman oldular.

Dünyanın her yerinde yaşayan Azerbaycanlıların, Qulamrza'nın mücadele bayrağını, daha da yükseklere kaldırmasını diliyorum.

Ağla Qaranfil Ağla


http://www.gamoh.biz/habergoster.asp?id=1066

Bilə-bilə ölumə sarı qoşan, Ölümün gözüne dik baxan Amani




http://www.azeri.dk/az/profil/Amani/defn_merasimi.html

26 Ekim 2008 Pazar

Azerbaycan iki değerli evladını kaybetti

Müslüm Magamayev


Azerbaycan, değerli iki evladını geçtiğimiz hafta kaybetti.

25 Ekim 2008 günü, "Moskova şeherinde ömrünün 67-ci baharında Azerbaycanlı ziyalı,dunya çapında öz istedadi ile tanınan mugenni, bestekar, ressam, şair, SSSR-i xalq artisti, gözel insan, vetenperver, esl Azerbaycan oğlu, milliyetçi, sexavetli,merd, böyük bir şexsiyyet, Müslüm Maqomayev dunyasin deyişdi.."

23 Ekim 2008 günü ise Güney Azerbaycanın, bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinin önderlerinden, mühendis Qulamrza Amani, şüpheli bir trafik kazası sonrasında vefat etti. Geçtiğimiz yıllarda düşüncelerinden dolayı, İran hapishanelerinde 5 yıl kalan Qulamrza Amani'nin ölümü, Güney Azerbaycan milli fealleri tarafından, Faşist Fars rejiminin işlediği bir cinayet olarak kabul ediliyor.

Azerbaycanın iki değerli evladının önünde saygıyla eğiliyoruz.

7 Ekim 2008 Salı

Azerbaycan Kültür Merkezi Başkanı Cemal Mehmethanoğlu, Bakı şehrinde yapılan Tebriz Gecesine katıldı.

29 Eylül akşamı, Bakı Mugam Teatrı'nda, DAK (Dünya Azerbaycanlılar Kongresi)'ın düzenlediği Kültür Merkezimiz başkanı Cemal Mehmethanoğlu'da katıldı.
Tebriz Gecesiyle ilgili haberi bu linkten okuyabilirsiniz.
http://www.dak.az/view.php?lang=az&menu=13&id=3064

Gecenin fotograflarına'da bu lingten bakabilirsiniz
http://www.dak.az/slide_show/showcase.php?id=3064

25 Eylül 2008 Perşembe

Güney Azerbaycanlı Aydınların Çağrısı

Tarih: , 25/9/2008

Sayqı Dəyər Azərbaycanlılar!

Xahiş olunur,bu məktubu yaşadığınız ölkələrdə olan şair, yazıçılar cəmiətlərinə çatdırasınız .


AZƏRBAYCAN ŞAİR, YAZIÇILARININ DÜNYA ŞAİR, YAZIÇILARINA MÜRACİƏTİ
Dəyərli qələmdaşlar,

1925-ci ildə Rza şahın hakimiyətə gəlişiylə İran millətlər cəhənnəminə çevrildi. Onun bir “Devlət bir millət” siyasəti sonucu İranda olan başqa dillərə yasaq qoyuldu. Bununla da çeşitli basqılarla başqa millətləri əritmə siyasətini uyğulamağa qoydular.
İranda o faşist siyasətə qarşı millətlər çeşitli dönəmlərdə baş qaldıraraq öz haqlarını istəmişlərdir. 1945-46.cı illər arası Azərbaycanda, millət bir il içində öz milli devlətini qurmuş, çağa uyğun çeşitli islahatlar aparmışdır. Ancaq bir ildən sonra Tehran qoşunu Azərbaycana hücüm edib, minlərlə insanı öldürərək o devlətin öndə gələn bir çox şəxsiyətini də edam etmişdir. Ancaq buna baxmıyaraq Azərbaycanlılar öz milli haqlarını istəməkdən heç bir zaman dalı durmamaışlardır. Bu yolda çeşitli dönəmlərdə çoxlu aydınlarını da qurban vermişdir.
İndi İranda 30 milyonun üzərində Azərbaycan Türkü yaşamqdadır. Ancaq buna baxmıyaraq, İranın ən çox azınlığı olan Azərbaycan Türklərinin ilkin insanlıq haqları verilməmişdir. Onların öz dillərində bir dənə də məktəb yoxdur. Demək olar bu durum çağdaş dünyamızda yalnız İranda sürdürülməkdədir.
Son günlərdə İran devləti daha da basqılarını artırmışdır. Orda olan çoxlu Azərbaycanlı aydınları tutub, dustaqlara dolduraraq onlara çeşitli işgəncələr uyğunalnmaqdadır. Bu yaxınlarda Tehranda neçə nəfər tanınmış Azərbaycanlı şair, yazıçı, araşdırmacı, gəzetəçi tutqlanmışdır. Devlət tutulanlarla bağlı ailələrinə heç bir bilgi veməməkdədir. İranda insan haqlarıyla bağlı çalışan qurumların da çabaları bir sonuc verməmkədədir.
Bunu nəzərə alaraq biz Azərbaycnlı yazıçılar, şairlər öz qələm dostlarımızın ağır durumunu, xarici qələmdaşlara bildiririk. Bizim səsimizi dünyaya yaymaqda yardımcı olamanızı istəyirik.
Tutulanların adları:
1. ALİREZA SARRAFİ
2. HASAN RAŞEDİ
3. AKBAR AZAD
4. SAEİD MUĞANLİ(MAHAMMADİ)
5. MEHDİ NAEEMİ
6. HAMİD ARĞIŞ


An appeal to poets and writers of the wohle world from azerbaijani poets and writers

Respectfully yours,

By enthronement of Rza shah in 1925 Iran turned into hell of nations. In result of his “one state – one nation” policy in political level the ban was imposed on non-Persian languages. And consequently they began to pursue a policy of repressing and assimilating other nations in the country.

The nations have stood up against that fascistic policy demanding their rights. In 1945 – 1946 years in Southern Azerbaijan our nation has established its national government within a year and carried out modern reforms. But after a year Tehran troops invaded Azerbaijan causing slaughter by killing more than 30 thousand Azerbaijani among them outstanding statesmen during a week. Nevertheless Azerbaijanis never repudiated their national rights and sacrificed a great number of their intellectuals for national ideals in the different stages of history.

Now more than 30 million Azerbaijani Turks are living in Iran . But in spite of this Azerbaijani Turks the largest nation of Iran , is not given elementary human rights. They do not have even a primary school in their native language. It is safe to say that such a condition exists only in Iran in the modern world.

During the last days Iran state has intensified its pressures ever more. They have jailed a great number of Azerbaijani intellectuals there and are committing tortures against them. Recently a number of prominent Azerbaijani poets, writers, researchers and journalists have been detained in Tehran . Iranian state has not informed families of detainees about the fact and places of their detention. Even efforts of human rights organizations were fruitless.

Taking into consideration all the aforesaid we, Azerbaijani writers and poets, want to inform our penmates in the world about grave conditions of Azerbaijani pen-friends in Iran . We ask you to help us in making world hear our voice.
under arrest:
1. ALİREZA SARRAFİ
2. HASAN RAŞEDİ
3. AKBAR AZAD
4. SAEİD MUĞANLİ(MAHAMMADİ)
5. MEHDİ NAEEMİ
6. HAMİD ARĞIŞ




signature:
1-Məhəməd Əli Hüseyni
2-Sirus Mədədi
3- Behruz Həqqi
4-Abdullah Amir Haşimi
5-Ugurlu Fakhri
6-Alisemid Kur
7-Pasha Alioglu
8-Javanshir Yusifli
9-Ahmed Oguz
10-Qulu Agses
11-Ilham Qehreman
12-Qurban Yaguboglu
13-Hikmet Sabiroglu
14-Azer Qarachenli
15-Murad Kohneqala
16-Niyaz Qaraoyneli
17-Nasir Yaqub
18-Vagif Yusifli
19-Efzeleddin Asker
20-Ferhad Ferhadli
21-Zefer Ferhadoglu
22-Rustem Kamal
23-Ramiz Asker
24-Qedim Qubadli
25-Rasim Qaraca
26-Həmid Herisçi
27-Rafiq Tağı
28-Azad Yaşar
29-Nicat Məmmədov
30-Nərmin Kamal
31-Qan Turalı
32-İbrahim Sel
33-Orxan Eyp
34-Divanə Ozan
35-Xaqani Has
36-Ziba Kərbası
37-Lalə cəvanşir
38-Səməd Purmusəvi
39-Çengiz Göytürk
40-Işıq Sönməz
41-E.S.Eşilbax
42- Vali Gözətən
43- Məmməd Azər
44-Sarı Gəlin
45- Ərsan Ərel
46-Hadi Qaraçay

2 Eylül 2008 Salı

Dernek başkanımız Cemal Mehmethanoğlunun, Azerbaycan Lider Tv'de yayınlanan röportajı

2.09.2008 günü, Azerbaycan Lider Tv'nin dernek başkanımız Cemal Mehmethanoğlu ile, telefonda yaptığı röportaj, Lider Tv'nin gün boyu haberlerinde yayınlandı.
Röportajı dinlemek için, bu lingi tıklayabilirsiniz.
http://www.lidertv.com/new/video.php?lang=az&name=2.19.2.wmv

Azerbaycan Kültür Merkezi başkanının, basın açıklaması

Sayın ve sevgili basın mensubu arkadaşlar,

Geçen gün gazetelerden birisinde okuduğum bir yazı sonrasında bu mektubu kaleme almaya karar verdim.

Önce şunu bilmenizi isterim. Azerbaycan ile Türkiye, Bir Millet, İki Devlet’tir. Bu bir ajitasyon sloganı değildir. Devlet kademelerinde bazı kişilerinde bu sloganın gerçekliğinin farkında olmadıklarını, bu sloganı bir ajitasyon sloganı olarak algıladıklarını görüyorum. Ama böyle algılanmamalıdır. Bu slogan bir GERÇEĞİ ifade ediyor.

İçinizde Azerbaycan’a giden var ise, yada, Türkiyeli Azerbaycanlılardan dostu olanlar var ise, Türkiye Türkleri ile Azerbaycan Türklerinin gerçektende bir millet olduğunu biliyorlar.

İkinci olarak şunun da bilinmesini istiyorum. SSCB dağıldıktan sonraki birkaç yılda, Ermenistan, yüzlerce yıldır Azerbaycanlıların yaşadığı KARABAĞ topraklarını, işgal etti. 1.000.000 dan çok Azerbaycanlı yurdunu yuvasını terk etti ve Azerbaycan’ın değişik yerlerinde, çadırlarda, vagonlarda, okullarda, yoksulluk yaşıyorlar.

Azerbaycan’ın uluslar arası sözleşmelerle tanınmış sınırlarının % 20’si şu anda Ermenistan’ın işgal altındadır.

Şu gerçekliğin de bilinmesini istiyorum. Şu anda, Ermenistan devletinin yer aldığı topraklarda, 1915 yılından önceki yıllarda Ermeni nüfusun en yoğun oldukları bölgelerde bile, nüfus yoğunlukları,% 20’nin altındaydı. Ermenistan’ın başkenti Erivan (İravan) 1915 yılı öncesinde bir Türk Şehriydi.

Erivan’da , İravan hanlığı (Azerbaycan hanlıklarından birisi) yaşıyordu. Çar Rusya’sının politikaları ve Ermeni terör örgütlerinin saldırıları sonucunda, o bölgede Türk nüfus köylerini terk etmeye zorlanmış ve süreçte Ermenilerin nüfus çoğunluğuna ulaşması ve SSCB’nin kurulması sürecinde, 1915 yılına kadar Azerbaycanlı nüfusun, % 80 olduğu topraklarda Ermenistan kurulmuştur.
Benim ailem’de, 1916 yılında Ermeni saldırıları sonucunda Bugün Ermenistan devletinin var olduğu topraklarda ki, köyünü terk ederek Türkiye’ye sığınan Azerbaycanlı ailelerden birisidir. Anne tarafım ise yine 1930 yılında, Ermenistan’ı terk ederek Türkiye’ye sığınan bir Azerbaycanlı ailedir.

SSCB döneminde, yine Rus Çarlarının politikaları devam ettirilmiş ve Zengezur bölgesi gibi bir çok Azerbaycan toprağı Ermenistan’a verilmiştir. Yine SSCB döneminde Azerbaycan toprakları olan Karabağ’da Ermeni nüfusu SSCB ve Ermenistan yönetimi tarafından artırılmaya çalışılmıştır. Bu çabalar sonucunda, Karabağ’ın önemli şehirlerinden biri olan Hankendi (Han Köyü)’nde Ermeni nüfus çoğunluğa ulaştırılmış, ancak Karabağ’ın Hankendi dışındaki bölgelerinde Ermeni çoğunluk oluşturulamamıştır. Şuşa, Laçın, Hocalı, Fuzili Ağdam, Kelbecer … gibi birçok şehri ve kasabası Azerbaycanlıların % 95 çoğunlukta yaşadığı şehirler olarak kalmıştır.

Şu da başka bir gerçekliktir. Bu gün Rus orduları, Ermenistan’da yerleşiktir. Ermenistan’ın Karabağ’ı işgali, Rus ordularının desteğiyle gerçekleşmiştir.

Ermenistan diasporasının dünya çapında sürdürdüğü propagandalarda, Türkiye aleyhine söylediği sözlerin, neler olduğu konusunda bir şey yazmaya gerek duymuyorum.

Bugün Kafkasya’da hassas dengeler mevcuttur. Rusya ile Amerika ve Avrupa Birliği adeta, bir paylaşım savaşı sürdürüyorlar.

Bu koşullarda, Ermenistan’ın, her hangi bir Kurtuluş Savaşı olmadan, Azerbaycan Topraklarını, terk etmesi, ancak Türkiye’nin uyguladığı ambargoyu devam ettirmemesi ve sınır kapılarını açmaması ile mümkün olabilir.

Bu nedenle, Türkiye’nin sınır kapılarını açması ve ambargoyu kaldırması, Azerbaycan’ın işgal edilmiş topraklarını geri alması için tek seçenek bırakıyor. SAVAŞ

Bölgede SAVAŞ’ın ne anlama geleceği konusunu birşey yazmak istemiyorum. Sizlerin bu konuyu daha iyi tasavvur edeceğinizi düşünüyorum.

Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarında, işgali sürdürmesinin ne anlama geldiğini Ermenistan Diasporasının fark etmediğini düşünüyorum.
  • Bu gün Türkiye’de ve dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Ermeniler, Ermenistan’ın şu anda yaşadığı sıkıntılardan etkilenerek, ambargonun kalkmasını ve sınır kapılarının açılmasını istiyorlar. Oysa bu taleplerinin, kendi halklarına daha büyük zarara yol açacaklarını düşünemiyorlar. Savaşın, Azerbaycanın istediği gibi değil, onların istediği gibi sonuçlanmasının bile Ermeni milletine ne büyük sıkıntılar ve zorluklar yaratacağını düşünemiyorlar.
  • Diasporada (Türkiye dahil) yaşayan Ermenilerin, Ermenistan’da yaşayanların sıkıntıların bilmemesi çok doğal, ancak insanların düşünme ve hayal etme yetenekleri var. Bu yetenekleri kullandığımızda, sonucu ne olursa olsun, bölge insanına ne büyük zararlar verebileceğini görebilmek mümkündür.


    Tüm bu nedenlerle, Türkiye’nin Ermenistan sınır kapılarını açması, hem Türkiye Türklerinin, hem Azerbaycan Türklerinin, hem de Ermenistan vatandaşlarının zararına olacaktır.

    En önemlisi ise İki kardeş ülke arasındaki dostluk ilişkilerinin bozulmasına sebep olacaktır.
    Derneğimizin bu konudaki sloganlarını tekrarlayarak yazıma son veriyorum

    * Bir Millet, iki Devlet, bir YUMRUK olalım.
    * KAFKASLARDA YENİ BİR SAVAŞA HAYIR. Ermenistan işgal ettiği Azerbaycan topraklarını terk etmedikçe, Türkiye Ermenistan sınır kapıları açılmasın.


    Saygılarımla
    İzmir Azerbaycan Kültür Merkezi Derneği
    Başkan
    Av. Cemal Mehmethanoğlu

1 Eylül 2008 Pazartesi

Azerbaycan İstanbul Başkonsolosluğu Kültür Ateşesi Ganay Efendiyev ile röportaj


GÜNAY ӘFƏNDIYEVA: “TÜRKIYƏDƏ YAŞAYAN AZƏRBAYCAN ZIYALILARININ FƏALIYYƏTINDƏN ÇOXLARI XƏBƏRDAR DEYIL”[01.09.2008 17:25]

Azərbaycanın İstanbuldakı Baş Konsulluğunun konsulu, Günay Әfəndiyevanın APA-ya müsahibəsi
- Azərbaycanın İstanbuldakı Baş Konsulluğunda konsul olaraq mədəni əlaqələrin inkişafı məsələlərinə nəzarət edirsiniz. Azərbaycan mədəniyyəti Türkiyədə necə qəbul olunur?
- Türkiyə şanlı tarixə malik bir ölkədir. Türklər özləri bunu iftixar hissi ilə qeyd edirlər. Hətta hərdən adama elə gəlir ki, onlar özlərini digər millətlərin nümayəndələrindən bir az yüksəkdə tuturlar. Amma Azərbaycan tarixi, mədəniyyəti, musiqisi və ədəbiyyatı ilə yaxından tanışlıq onlarda azərbaycanlılara qarşı heyranlıq və ehtiram hissləri oyadır. Onlar bizim mədəni irsimiz qarşısında baş əyirlər, xüsusilə son illərdə əldə etdiyimiz nailiyyətlərə çox hörmətlə yanaşırlar. Türkiyə ictimaiyyətinin nümayəndələri ilə çoxsaylı görüşlərimizdə onlar Azərbaycanda mövcud olan zəngin mədəniyyətlə yanaşı, bu mədəniyyətin əsasını qoyan insanlara verilən qiyməti də xüsusilə qeyd edirlər. Onlar prezident İlham Әliyevin mədəniyyət və elm xadimlərinə göstərdiyi maddi-mənəvi dəstəyə xüsusi diqqət yetirirlər. Uzun illər İstanbulda yaşayan və Azərbaycan incəsənətinin, musiqisinin təbliğatı ilə fəal məşğul olan kinorejissor Tofiq İsmayılov və violonçel ustası Eldar İsgəndərova Azərbaycanın xalq artisti fəxri adının verilməsi böyük sevincimizə səbəb oldu.
- İstanbulda fəaliyyət göstərən Azərbaycan ziyalıları çoxdur?
- Həm İstanbulda, həm də ümumiyyətlə Türkiyənin ayrı-ayrı şəhərlərində Azərbaycanın çox sayda elm-incəsənət adamları yaşayır və müxtəlif sahələrdə fəaliyyət göstərirlər. Rəssamlar, müəllimlər, həkimlər, musiqiçilər, incəsənət adamları və alimlərimiz burada yüksək səviyyədə təmsil olunurlar. Bir tərəfdən burada çalışan azərbaycanlılar öz fəaliyyətləri ilə Türkiyə mədəniyyətinin, təhsilinin, iqtisadiyyatının inkişafına əvəzsiz töhfə verirlərsə, digər tərəfdən onların sayəsində Türkiyə vətəndaşları ölkəmiz haqqında real məlumatlar əldə edirlər.
-Azərbaycanın İstanbuldakı Baş Konsulluğu tərəfindən hansı maraqlı mədəniyyət layihələri həyata keçirilir?
- Biz Türkiyə vətəndaşlarının, eyni zamanda bu ölkəyə gələn turistlərin və buraya akkreditə olunmuş xarici ölkə diplomatlarının Azərbaycanı daha yaxşı tanımaları, mədəniyyətimiz, ənənələrimiz, ölkəmizdə baş verən demokratik proseslərlə daha yaxından tanış olmaları üçün çoxsaylı tədbirlər keçirmişik və hazırda da tərəfimizdən belə tədbirlər təşkil olunur. Azərbaycanın İstanbuldakı Baş Konsulluğu Heydər Әliyevin xatirəsinə həsr olunmuş bir sıra layihələr həyata keçirib. Sərgilər, konsertlər, seminarlarla yanaşı, Türkiyənin müxtəlif ali məktəblərində təhsil alan azərbaycanlı tələbələr arasında Heydər Әliyev adına futbol turniri keçirilib. Novruz bayramı ilə bağlı da təntənəli tədbirlər keçirmişik. Türkiyə vətəndaşları əvvəllər özlərinin bəzi qədim ənənələrini nəzərə alaraq, bu bayrama lazımi diqqət ayırmırdılar. Ötən il Azərbaycanın İstanbuldakı baş konsulu Səyyad Aran Novruz bayramının İstanbulun böyük meydanlarından biri olan Sultan Əhməd meydanında keçirilməsində israr etdi. Bu meydana həmişə insan axını olur, hər gün bura minlərlə turist gəlir. Bayramı biz bir məktəbdə keçirdik, bura azərbaycanlıların yaratdığı folklor rəqs ansamblını dəvət etdik, milli şirniyyatlarla və səməni ilə bəzədilmiş xonça sifariş etdik. Həmyerlimiz – rejissor Hilal Mahmudoğlu bayramın baş qəhrəmanları olan Keçəllə Kosanın tamaşasını səHnələşdirdi. Tonqal qalandı, yumurta sındırıldı, pəhləvanlar güləşdi, “Azəri qızı” Günel xalq mahnılarını ifa etdi. Yəni biz çalışdıq ki, dəvət olunan qonaqlar və turistlər Azərbaycanda, Novruz bayramında özünü göstərən ab-havanı hiss etsinlər. Bu, çox mürəkkəb, xüsusi diqqət tələb edən bir iş idi, amma nəticədə möhtəşəm Bahar bayramının keçirilməsinə nail olduq. Bu il isə artıq İstanbul valiliyi bizə Novruz bayramını birgə keçirməyi təklif etdi. Dahi bəstəkar Qara Qarayevin 90 illiyi münasibətilə İstanbulda, Bursada və ӘskişəHərdə istedadlı dirijorumuz Yalçın Adıgözəlovun rəhbərliyi ilə bir sıra simfonik konsertlər keçirildi. Eyni zamanda Bursada elmi konfrans və konsertlərin də daxil olduğu Qara Qarayev musiqisi günləri keçirildi. Bursada yaşayan Azərbaycan bəstəkarı Həsən Adıgözəlzadə musiqi günlərinin təşkil edilməsində bilavasitə iştirak etdi. Tədbirlərdə Azərbaycan Bəstəkarlar İttifaqının sədri Firəngiz Әlizadə, Türkiyənin müxtəlif şəHərlərində yaşayan həmyerlilərimiz – musiqişünas Babək Qurbanov, musiqiçilər Ulduz Aslanova və Arif Manaflı, eləcə də Bursa bələdiyyəsi və Türkiyə ictimaiyyətinin nümayəndələri iştirak etdilər. Bu kimi başqa tədbirlər də təşkil edirik.

- Türkiyədəki Azərbaycan diasporunun fəaliyyətini necə qiymətləndirirsiniz?
- Bu ölkədə yaşayan Azərbaycan ziyalılarının gördüyü işlərdən ölkəmizdə heç də hamı xəbərdar deyil. Bizim gözəl balaban ifaçımız Әlixan Səmədovun albomları Türkiyədə çox böyük tirajla buraxılır. O, bütün dünyada konsertlər verir, bizim musiqini təbliğ edir. Əlixan Səmədov bu yaxınlarda balaban haqqında bir neçə dildə dərs vəsaiti nəşr etdirib. Həmin kitabda bu musiqi alətinin tarixi, quruluşu ilə bağlı məlumat verilir, ifaçılıq sirləri açıqlanır. Bu kitabın işıq üzü görməsi öz növbəsində ermənilərin milli aləti olan düdüyü balaban kimi təqdim edən “patriot” erməni plagiatorlarına bir cavabdır. Yaxud milli kino və teatr səhnəmizdə bir sıra maraqlı obrazlar yaradan gözəl aktyorumuz, rejissor Cahangir Novruzov Adana universitetlərindən birində müəllim olaraq çalışır. Bu yaxınlarda İstanbulda keçirilən tələbə teatr festivalında onun quruluş verdiyi Maksim Qorkinin “Meşşanlar” pyesi böyük uğurla təqdim olundu. Bizim gənc istedadlı aktrisamız Məlahət Abbasova Türkiyədə çox tanınıb. O, müxtəlif teleseriallarda unudulmaz rollar ifa edib. Məlahət Abbasova həm də rejissorluq fəaliyyəti ilə məşğuldur. Onun Elçinin “Qatil” eyniadlı pyesi əsasında səhnələşdirdiyi eyni adlı tamaşa böyük uğur qazandı, uzun müddət reytinqli teatr afişalarında göründü. Bizim musiqiçilər Sərvər Qəniyev, Zöhrab Adıgözəlzadə, dirijorlar Ramiz Məlikaslanov, Elşad Bağırov, bəstəkar İlyas Mirzəyev və başqaları burada konsert proqramları ilə çıxış etməklə yanaşı, həm də müəllimlik fəaliyyəti ilə məşğuldurlar. Gözəl pianoçumuz İslam Manafov burada özünün “Gənc” adlı kamera orkestrini təşkil edib. Orkestrdə çalışan musiqiçilərin yarısı azərbaycanlılardır. Dünya klassiklərinin əsərləri ilə yanaşı onlar həm də Azərbaycan bəstəkarlarının əsərlərini ifa edirlər. Bu sırada əsərləri Türkiyənin müxtəlif rəsm salonlarını bəzəyən Səmədağa Cəfərov, Sənan Eynullayev, Teymur Rzayev, Ziyad Sultanov, Sabir Mehdiyev və digər gözəl rəssamlarımızın adlarını çəkməyə bilmirəm. İstərdik ki, onların buradakı fəaliyyəti, yaradıcılığı mətbuatda geniş işıqlandırılsın.
- Sentyabrda Türkiyədəki diplomatik missiyanız başa çatır. Bu ölkədə uğurlu fəaliyyətinizə sübut olaraq Təhsil Strukturları Fondunun “Bürc” Kollecinin təsis etdiyi fəxri fərmanla təltif olunmağınızı göstərmək olar.
- Konsulluğumuz Təhsil Strukturları Fondunun “Bürc” Kolleci ilə sıx əməkdaşlıq edir. Biz bu kollecin təhsil müəssisələrindən birində Azərbaycan guşəsi açmışıq. Burada ölkəmiz haqqında kitablar, fotomateriallar, milli geyimlər və musiqi alətləri nümayiş olunur. Bu guşəyə baş çəkənlər Azərbaycan, tariximiz, ədəbiyyatımız, incəsənətimiz, musiqimiz haqqında maraqlı faktlar əldə edir, dillərimiz arasındakı mövcud fərqlərlə tanış olurlar. Həmçinin bu struktur müntəzəm olaraq idman yarışları və mədəniyyət festivalları keçirir. Biz belə festivallara Naxçıvandan “Şərur” qədim yallı qrupunu, Afaq Məlikovanın Dövlət Rəqs Ansamblını dəvət etdik, ümumiyyətlə Azərbaycanda müxtəlif tədbirlərin keçirilməsinə dəstək olduq. Nəticədə onlar məni dövlətlərarası əlaqələrin möhkəmlənməsi sahəsində məni fəxri fərmana layiq gördülər. Təqdimetmə mərasimində təşkilatçılar qeyd etdilər ki, təsis olunduğu beş il ərzində bu mükafat ilk dəfə olaraq xarici vətəndaşa təqdim olunur. Azərbaycanın çox qədim və zəngin mədəniyyətinin qardaş Türkiyədə təbliğində mənim də kiçik bir payım olduğuna sevinirəm.

31 Ağustos 2008 Pazar

Turgutlu Azerbaycan Kültür Derneği, 30.08.2008 günü düzenlediği basın toplantısıyla imza kampanyası başlattı

Turgutlu Azerbaycan Kültür Derneği 2. başkanı Bayram Balo

Turgutlu Azerbaycan Kültür Derneği yöneticileri, basın toplantısında

"Ermenistan işgal ettiği Azerbaycan Topraklarından çekilmedikçe, Türkiye Ermenistan sınır kapıları açılmasın" imza kampanyasına, Turgutlu Azerbaycan Kültür Derneği'de, düzenlediği basın toplantısıyla, katıldığını açıkladı.
Dernek başkanı Ömer Yaşar, İkinci başkan Bayram Balo, Eski başkanlardan Rahman Aygün ve diğer yönetim kurulu üyelerenin katıldığı basın toplantısında, İkinci Başkan Bayram Balo, yaptığı açıklamada, Turgutlu da yaşayan 5000'den fazla Azerbaycan Türk'ününün imzalarıyla kampanyaya katılacağını, ayrıca konuya duyarlı Turgutlu halkının da kampanyayı destekleyeceğini söyledi.
Ermenistan'ın, işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmeden, Türkiye ve Azerbaycan'dan dostluk beklemesinin sahtakarlık olduğunu belirten Bayram Balo, Türkiye devletinin, Ermenistan sınır kapılarını açarak, bu kapıları utanç kapılarına dönüştürmeyeceğini söyledi.
Basın toplantısına, dayanışma amacıyla İzmir Azerbaycan Kültür Merkezinden, Cemal Mehmethanoğlu, Ferid Muradov, Oktay Şafi ve Yusuf arkadaşlarımızda katıldı.

Azerbaycan Kültür Merkezi TOY Müzik Grubu İzmir Fuarında






















30 Ağustos 2008 Cumartesi

Azerbaycan Kültür Merkezinin, TOY müzik grubu, İzmir Fuarında


Bu yıl İzmir Fuarı nedeniyle düzenlenen festivalin, Uluslararası, Halk Dansları ve Halk Müziği Festivali bölümünde, Azerbaycan Kültür Merkezinin TOY Müzik grubu de yer aldı.

Festivale ayrıca 14 ülkenin halk dansları ve halk müziği grupları katıldı.

Festivalin, 27-28-29-30 Ağustos günlerinde yer alan müzik grubumuz başarılı konserler verdi.

Festivalde, müzik grubumuzda, Garmon'da Yasin Sarcan, Piyano'da Perviz Asadov, Tar'da Anar Necefov, Nağarada Soner Gümüşalan, Qoşa Nağarada ise Cemal Mehmethanoğlu yer alıyor. Solist olarakta, Dr. Mücahit Bora, Nilgün Özbey ve İlhan Çiftçi mahnılarımızı seslendiriyor.

19 Ağustos 2008 Salı

İmza Kampanyamız İzmirden başlayarak tüm Türkiye'ye dalga dalga yayılıyor

Derneğimizin başlattığı "Ermenistan işgal ettiği Azerbaycan topraklarını terketmedikçe, Türkiye-Ermenistan sınır kapıları açılmasın" talepli imza kampanyası, hem Türkiye basınında, hem de Azerbaycan basınında ilgi gördü.

Aynı ilgiyi Türkiyede faaliyet gösteren Azerbaycan Kültür Dernekleri de gösteriyor.
Manisa Azerbaycan Kültür Derneği, Turgutlu Azerbaycan Kültür Derneği ve İzmir Iğdırlılar Kültür ve Dayanışma derneği başkanları ve yönetim kurulu üyeleri, imza kampanyasını başlattığımız basın açıklamasına katılarak desteklerini açıkça ifade ettiler.

Turgutlu Azerbaycan Kültür Derneği ise, 30.8.2008 Cumartesi günü, saat 14'de düzenleyeceği basın toplantısıyla, imza kampanyasını desteklediğini açıklayacak ve Turgutlu'da imza kampanyasını başlatacaktır.

Dernek başkanı Bayram Balo dostumuzla yaptığımız görüşmede, en az 5000 imzayla kampanyayı Turgutludan destekleyeceklerini ifade etti.

Ayrıca İzmir'de yaşayan, TC vatandaşı, Azerbaycan Türk avukat dostlarımız, ortak bir bildiriyle kampanyamızı destekleme kararı almışlardır.

Şu anda Iğdırda yaşayan, daha önce, İzmir'de yaşadığı günlerde, İzmir Azerbaycan Kültür Derneği başkanlığını da yapan, derneğimiz kurulduğu günden bugüne, derneğimizin tüm faaliyetlerini açıkça destekleyen Hüseyin Kesemen dostumuz, telefonla arayarak, kampanyayı Iğdır'da sürdüreceğini belirtmiştir.
Kampanyamızla ilgili gelişmeleri, sitemizde gün gün okuyabilirsiniz.

16 Ağustos 2008 Cumartesi

İmza Kampanyamız basında

İmza kampanyamız, İzmir'in, uydudan da yayın yapan mahalli televizyonları, Yeniasır Tv, Sky Tv, Kanal 35 televizyonlarında görüntülü olarak yayınlanmıştır.
Ayrıca Hürriyet Gezetesinin Ege ekinde 18.8.2008 tarihinde ilk sayfada resimli olarak, Yenigün gazetesinde resimli olarak yayınlanmıştır.

Ayrıca aşağıda adresleri belirtilen internet gazetelerinde ve Azerbaycan basınında da basın toplantımız yer almıştır
Azerbaycan:
http://www.diaspora.az/new/az/newsview.php?news_id=200808183

http://news.trendaz.com/index.shtml?show=news&newsid=1271960&lang=AZ

http://az.apa.az/xeber_Izmirde_yashayan_azerbaycanlilar_Turkiye-Ermenistan__130149.html

http://www.azerbaijan.az/cgi-bin/client/archive.cgi?action=GetFullNews&ldid=2005-07-26&ltid=21:41:33&ndid=2008-08-16&nid=11

http://www.lent.az/news.php?id=6672

http://amht.blogcu.com/izmir-azerbaycan-kultur-merkezi-ishqalci-ermenilere-imza-kampanyasi-bashladir_21346571.html

Türkiye:
http://gencturkhaber.com/cemal-mahmuthanoglu-azerbaycan-ermeni-isgal.html,078f7

http://ozturkler.com/cemal-mahmuthanoglu-azerbaycan-ermeni-isgal.html,078f7

http://www.sondakika.com/haber-izmir-deki-azeriler-ermenistan-in-topraklarindan-2/

http://www.haberler.com/izmir-deki-azeriler-ermenistan-in-topraklarindan-haberi/

http://www.haberinioku.net/?p=14415

http://www.nevhaber.com/haber.php?haber_id=2113

http://www.habervaktim.com/haberoku.php?id=29807

http://www.haberler.com/izmir-deki-azeriler-ermenistan-in-topraklarindan-2-haberi/

http://www.kenthaber.com/Arsiv/Haberler/2008/Agustos/16/Haber_444628.aspx

http://www.gazeteyenigun.com.tr/icerik.asp?page=guncel&tarih=&nID=39310

http://www.turkishforum.com/content/2008/08/17/izmirdeki-azeriler-ermenistanin-topraklarindan-cekilmesi-icin-imza-kampanyasi-baslatti/

http://www.corlu.org/2008/08/17/izmir/5656/sinir-kapisina-karsi-imza-topluyorlar.html

http://www.kanal35.com/index.php?news=525




16.8.2008 Cumartesi günü İmza Kampanyamız başladı


16.8.2008 Cumartesi günü saat 11.00 İzmir Konak Meydanında, Azerbaycan Kültür Merkezi, başlattığı imza kampanyasını, tanıtmak amacıyla, basın toplantısı düzenledi.
Basının ilgi gösterdiği toplantıda, Azerbaycan Kültür Merkezinin Yönetim organlarında bulunanlar, Manisa Azerbaycan Kültür Derneği Başkanı Seyfettin Ayakyay, Iğdırlılar Kültür ve Dayanışma Derneği başkanı Murat Gökçek ve Yönetim kurulu üyeleri, İKSAD başkanı Çetin Gültekin, Ege Görme engelliler spor kulübü derneği başkanı İsmet Develi, İşçi Partisinden bir grup yönetici ve çok sayıda Izmir’de yaşayan Azerbaycanlı dostumuz katıldı.

Basın toplantısına katılan, dernek başkanı dostlarımız, derneklerinin de, imza kampanyasını desteklediğini ve var güçleriyle imza kampanyası süresince konuyu, komu oyuna duyurmak ve imza toplamak için çalışacaklarını söylediler.
Basın toplantıcı süreci ve sembolik olarak yapılan imza kampanyasında 500'e yakın İzmirli imza kampanyasına katıldı.
Kampanya İzmir'ün tüm semtlerinde, kazalarında ve Türkiyenin her yanında sürdürülecek

Basın toplantısında basına dağıtalın, basın bildirisinin tam metni şöyledir:

Sayın Basın Mensupları, Türkiye Kamuoyu,

Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra, Azerbaycan’ın uluslar arası anlaşmalarla tanınmış ve yüzyıllardır, Azerbaycan Türklerinin yaşadığı topraklarının bir kısmı, Tahminen Azerbaycan’ın toplam arazisinin % 20’lik kısmı, Ermenistan tarafından işgal edildi.

1.000.000’dan çok Azerbaycan Türkü, yaşadığı topraklarını terk ederek, Azerbaycan’ın diğer bölgelerinde, vagonlarda, okullarda, derme çatma evlerde çok zor koşullarda yaşamaya başladı.
Birleşmiş Milletler kararlarına rağmen, Rusya destekli Ermenistan, İşgal ettiği toprakları bu güne kadar terk etmedi.

Ermenistan yetkilileri, işgalde ısrar ederek, bölge halklarıyla düşmanlığa devam ediyor, kendi halkına yoksulluk, sıkıntı yaşatıyor.
Soykırım iddialarıyla, Türkiye ile düşmanlığı körüklüyor, bölgede sürekli savaş rüzgarları estiriyor.

Bunları yaparken, bir yandan da, göstermelik olarak, Türkiye ile dost olmak istediklerini söyleyerek, sınır kapılarının açılmasını talep ediyorlar.

İşgal ettikleri Azerbaycan topraklarında işgali devam ettirirken, Türkiye’nin soykırım yaptığı yalanlarını söylerken, dostluk mesajlarının sahteliği açıkça görülüyor.

Geçtiğimiz günlerde, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattının Türkiye kısmının temel atma töreni Karsta yapıldı.
Tören önceki günlerde, Kars Belediye Başkanı, Naif Alibeyoğlu, Ermenistan sınır kapısının açılması için bir imza kampanyası başlatmış, Belediye Başkanlığının verdiği güçle 50000 civarında imza toplamıştı.
Aynı talep, Ermenistan diasporasının zorlamasıyla, Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika’dan da hükümete baskı şeklinde gerçekleşmektedir.
Temel atma töreninde, Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva, bu girişimi Provokasyon olarak değerlendirdi ve şiddetle karşı çıktı.
Biz’de, Türkiye’de yaşayan 2.000.000’dan çok TC vatandaşı Azerbaycan Türk’ü de bu talebi ve eylemi provokasyon olarak değerlendiriyoruz ve protesto ediyoruz.
Bu tepkimizi demokratik yollardan göstermek için, derneğimiz, bu gün, “Ermenistan, işgal ettiği, Azerbaycan topraklarını terk etmedikçe, Türkiye-Ermenistan sınır kapıları açılmasın” talepli bir imza kampanyası başlatıyor.
Türkiye-Ermenistan sınır kapılarının, Ermenistan’ın işgal edilmiş toprakları terk etmeden açılması ne anlama geliyor?
· Ermenistan, savaş olmadan Azerbaycan topraklarını terk etmeyecektir.
· Savaşın tekrar başlaması durumunda, bundan, hem Azerbaycan, hem Ermenistan, hem de Türkiye büyük maddi ve manevi zarar görecektir.
· Azerbaycan ile Türkiye arasında var olan ve Bir Millet, İki Devlet sloganıyla ifade edilen dostluk ilişkileri zedelenecektir.
· Son yıllarda, Türkiye Enerji koridoru haline gelmiştir. Azerbaycan’ın işgal edilmiş topraklarını kurtarmak için başlatacağı savaş, Enerji koridorunu büyük riske sokacaktır.
· Türkiye vatandaşı 2.000.000 dan çok Azerbaycan Türk’ünün hükümete güvenini yok edecektir.

Başka sonuçlarda ilave etmek mümkündür.
Kampanyamızı özellikle, Azerbaycan Türklerin yoğun olarak yaşadığı iller olmak üzere, tüm Türkiye’de sürdüreceğiz.
İmza kampanyamıza, imzakampanyasinadestek@gmail.com adresine ad, soyad, telefon, yaşadığı şehir, de yazarak katılına biliyor.

Yukarıda yazdığımız sebeplerle, şu sloganlarla, ve yüzbinlerce imza toplama hedefiyle, 2 ay sürdüreceğimiz imza kampanyasını bu gün burada başlatıyoruz.
· Bir Millet, İki Devlet, TEK YUMRUK OLALIM
· Karabağ Onurumuzdur.
· Ermenistan, işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmedikçe, Türkiye-Ermenistan sınır kapıları AÇILMASIN.
· SAVAŞA HAYIR, Ermenistan, savaş olmadan, işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilsin.



Başkan
Av. Cemal Mehmethanoğlu

14 Ağustos 2008 Perşembe

"Ermenistan işgal ettiği, Azerbaycan topraklarını terketmedikçe, Türkiye-Ermenistan sınır kapıları açılmasın"

İzmir Azerbaycan Kültür Merkezi, "Ermenistan işgal ettiği, Azerbaycan topraklarını terk etmedikçe, Türkiye-Ermenistan sınır kapıları açılmasın" talepli, imza kampanyası başlatıyor.
Kampanya sonunda toplanan imzalar, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Meclis Başkanına gönderilecektir.
Kampanya iki ay devam edecek, Türkiye’de yaşayan Azerbaycan Türklerinin ve Kafkasya da yeni bir SAVAŞA HAYIR diyen herkesin, en geniş şekilde katılımı sağlanacaktır.

Kampanya 16.08.2008 tarihinde, Konak'ta eski Sümerbank binasının önünde(Büyükşehir belediye binası yakını, Merkez Bankası yanı), saat 11'de yapılan bir basın açıklamasıyla resmen başlatılıyor.

Kampanyamızı başlatırken, İzmir'de yaşayan dostlarımızın desteğini talep ediyoruz

Kampanyanın Türkiye'nin her yerine, özellikle Azerbaycan Türklerinin yoğun olarak yaşadıkları yerlerde yoğunlaştırılacaktır.

Türkiye'nin Ermenistan’a uygulanan ambargoyu kaldırılması ve sınır kapılarının açılması, Ermenistan’ın işgal ettiği toprakları, geri vermesini engelleyecektir.

Bu durumda ise Azerbaycan Türkleri ve Türk dünyasının önünde, işgal edilmiş topraklarının geri alınması için tek yol kalıyor, SAVAŞ.

Savaş ise, herkes için ölüm, yıkım, tahribat demek.

Savaş olmaması için. Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan CANIMIZ KARABAĞ'dan çekilmesi gerekiyor.. Bunun için de Türkiye'nin Ermenistan’a uyguladığı ambargo ve sınır kapılarının kapalı olması çok önemli.

Avrupa birliğinin baskılarına karşı, Türkiye halkının, Türkiye Azerbaycanlılarının, hükümete baskı yapması gerekiyor.

Kampanyamız, SAVAŞA KARŞI, Ermenistan’ın işgaline karşı ve Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika’nın, Türkiye hükümetine uyguladığı baskılara karşıdır.

Kafkasya’da, halklar arasında dostluk, barış olması için, Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan çekilmesi gereklidir. Ermenistan eğer Türkiye ve Azerbaycan ile dost olmak istiyorsa, sınır kapılarının açılmasını istiyorsa, Savaş İstemiyorsa, İşgal ettiği topraklardan çekilmelidir

"Kafkasyada yeni bir savaşa HAYIR",
"Tek Millet , iki Devlet, BİR YUMRUK",
"Kafkasyada yeni bir savaş olmasın diye Ermenistana ambargoya devam",

“KARABAĞ TÜRK YURDUDUR ÖYLEDE KALACAK

Kampanyamızı yukarıda yazdığımız sloganlar çerçevesinde yürüteceğiz Kampanya için herkesten destek istiyoruz. Bireysel destek değil, çevrenizle, dostlarınızla, akrabalarınızla, toplu destek istiyoruz.

Bu kampanyaya nasıl destek olabilirsiniz.

  • imzakampanyasinadestek@gmail.com adresine , "Ermenistan işgal ettiği, Azerbaycan topraklarını terketmedikçe, Türkiye-Ermenistan sınır kapıları açılmasın." diye yazdıktan sonra, adınızı, soyadınızı, cep telefonunuzu ve yaşadığınızı yeri yazarak bir mail gönderin, mailde, çevrenizde bu kampanyaya katılan dostlarınız, akrabalarınız var ise onların da onayını alarak, ad, soyad, cep telefonları ve yaşadıkları şehri yazarak kampanyaya destek verebilirsiniz.
  • Boş bir dosya kağıdının üst kısmına, , "Ermenistan işgal ettiği, Azerbaycan topraklarını terketmedikçe, Türkiye-Ermenistan sınır kapıları açılmasın" yazarak, kendi çevrenizde eşinize, dostlarınıza, çocuklarınıza, akrabalarınıza, kampanyayı destekleyen herkese, adlarını , oturdukları şehri ve telefonlarını yazdırarak imzalatabilirsiniz. Daha sonra, imzalı kağıtları, dernek merkezimize posta yada kargo ile ulaştırabilirsiniz. Derneğimizin posta adresi ; Talat Paşa Bulvarı no:57 /3 Alsancak İzmir dir.

23 Temmuz 2008 Çarşamba

Gülçehre Askeran'ın vefatı nedeniyle İstanbul Azerbaycan Kültür Derneği yöneticilerinden Neşe Dosterin yazdığ yazı

Artis Settar Gülçehre Askeran'ın babası
Karsta oynanan Meşhedi İbad oyununda rol alan amatör sanatçılar ve müzisyenler bir arada





Neşe Düsterin yazısı

Bir cumhuriyet kadını(Gülçehre Askeran’ın anısına saygıyla…)


O arkadaşlarım Handan ve Nesrin’in, öğrencim İloş’un annesiydi.Okul arkadaşım Şivekâr’ın ablası, rahmetle andığım annemin ve teyzemin dostu ahbabı, dayımın arkadaşıydı.Ama benim, bizim, hepimizin, herkesin ablası, Kars’ın, büyük küçük tüm hemşerilerimizin Gülçehre ablasıydı… Gülçehre ablayı 17.Temmuz’da uğurladık.Evlilik yıldönümlerinin 60. yılında eşi Dr. Cengiz Askeran’la buluşmaya gitti.


yazının devamı: http://www.gercekgundem.com/?c=56402 adresinde





Gülçehre Askeran ile ilgili internette yaptığım araştırmada, Gülçehre hanımın babası "Artis Settar" ile ilgili bulduğum bir yazıya da burada yer vereceğim





SETTAR GÜLDÜR (1905-1979)
Bizler ülkemizde ve kentlerimizde, aydınlanma döneminin öncülerini, Cumhuriyete özveriyle hizmet edenleri yeterince tanımadık. anlamadık, anlamaya çalışmadık.
Kars’ı Türkiye’nin en uygar kentlerinden biri yapan kimlikleri ya yok saydık ya da yeterince dikkate almadık.
Oysa o dönemlere ilişkin fotoğraflarda tüm değerleri ve dersleri kusursuz bir armoni içinde sunan sanat vardı.
80 yıl önce Kars’ın Türk ocakları sahnesinde kadın ve erkek vardı. Operet oynayan ve bir Artist SETTAR vardı. Hayatını tiyatroya adayan...
1999-2000 döneminde çekilen “Doğu’nun Uygar Kenti Kars” adlı belgesel bugüne kadar yapılanların dışında, yaşanmışlığı, insan dokusunu ve sosyal yaşamı büyük bir duyarlılıkla yansıtmış.
İzlerken öğreniyor, hatırlıyor, tanışıyor ve sanki o dönemleri yaşıyorsunuz.
Beyaz perdede siyah nakışlı bir Cumhuriyet treni fonda “Hoş Gelişler Ola” marşı.
İlk bölüm Kars’ın tarihi, mimarisi ve ekonomisiyle ilgili bilgi ve görüntüleri içeriyor.
Ancak ikinci bölüm başka şekilde etkiliyor. İzlerken görmezden geldiğimiz, hoyratça savurduğumuz, değerlerimizin, yitirdiklerimizin hak etmediğimiz gururunu yaşıyoruz geç kalmışlığın utancını saklamaya çalışarak.
Aslında filme ilgili en anlamlı tanımı hemşerimiz sayın Oktay Ekinci yapıyor “Gecikmiş Bir Vefa Borcu” diyerek...
Kars’ın geçmiş dönemlere ilişkin sosyal yapısını entelektüel birikimleriyle anlatanlar bu filmde hep aynı noktayı vurguluyor. “Kars’ta Yaşanan Kültür ve Sanat Zenginliği”...
Söyleşiler kare kare tiyatro sahnelerinden siyah, beyaz fotoğraflarla buluşuyor ve bu belgeselde adıyla, lakabıyla, yaptıklarıyla sözü edilen isim SETTAR GÜLDÜR. Yaşamının 50 yi aşkın yıllarını tiyatroya adamış, aynı inançları taşıyan arkadaşları ile birlikte “Doğunun uygar kenti Kars” tanımına katkısı, emeği olan bir kimlik...
74 yıllık yaşamına ilişkin bilgiler oldukça yalın. 1905’te Gence’de doğdu. Eğitimini Bakü’de akrabalarının yanında sürdürmeye çalıştı.
Azerbaycan’ın en çalkantılı siyasi dönemlerinde, küçük tiyatro gruplarının, köy köy, kasaba kasaba dolaşarak halkı bağımsızlık mücadelesine hazırladığına tanık oldu. bu dönem ivme kazanan tiyatro eğitimlerine ve musiki gruplarına katıldı...
Mirza Fetali Ahunzade’yi, Sabir’i, Nizami’yi okudu yüreğinde en çok tiyatro ve musiki yer buldu.
Muhaceretle erken yaşında tanıştı. Adres Karstı.
İnce uzun naif bedeni 30’lu yaşlarından itibaren bembeyaz olan saçları gri-mavi gözleri, esprili sohbeti, ustaca kullandığı beden dili ve hoşgörü kültürüyle sempati yaratmayı, iletişim kurmayı başaran bir kimlikti.
Yaşamı boyunca vazgeçemediği beyaz gömleği ve kravatı “Devlet Memuru” olmasına ilişkin saygı tavrıydı 1963 yılında kendi ifadesiyle “İkinci Muhacereti” yaşadı. İstanbul’un Sarıyer ilçesine tayinle Kars’tan ayrıldı.
İl özel idare ve sivil savunma birimlerinde 38 yıl görev yaptı.
Ancak o her şeyden çok sanat yapmayı, sivil insiyatif, kullanmayı tercih etti.
Amatör bir tiyatro sanatçısının profesyonellerle yarışan disiplin duygusu içinde yarım asırlık bir sevdayı yaşadı ve yaşattı.
Dramla, komediyle, trajediyle seyirciyi selamladı ve Kars ona “ARTİST SETTAR” dedi. Yıllar boyu sevgiyle alkışladı...
1979’da yaşama veda ederken, ardında 7 kız, 3 erkek 10 evlat 24 torun, eşine mütevazi bir emekli aylığı, özenle yetiştirdiği tiyatroya gönül vermiş çok sayıda genç ve Karslıların gönlünde yer tutan unutulmaz tiradlarını bıraktı.
Settar Güldür ilk kez 1923’de Mehmet Hüseyin Berk, Sadık Çetinkaya, Nadir Taşdemir, Tahir Ekinci, Fuat Araslı, Tağı Durmaz’la birlikte Azerbaycan’ın ünlü kompozitörü Üzeyir Hacıbeyli’nin “Arşın Mal Alan” operetiyle seyircinin karşısındaydı.
Tağı Durmaz ve Sadık Çetinkaya ile birlikte hem kadın hem erkek rollerini üstlendi.
Daha sonra bu gruba yeni isimler katıldı, Hüseyin Talınlı, Ağabey Ulu, Hamit Ersöz, Süleyman Göbekli, İbrahim Yalçınyiğit, Settar Bey’in eşi Gülperi Güldür, Abbas Akçaylı, Tağı Oşenyüzen, Hüseyin Bala, Ezemet Öşenyüzen, Epruz Yücel, Muharrem Ak, Suzan Çapan, Cengiz Ekinci, Necati Yıldırım, Hasan Kartarı, Turgut İmren, Songül İmren, Bilge Akkaya ve daha birçok isim...
Cumhuriyetle yaşıt bu faaliyetler Karslıları, opera, operet, dans ve musikiyle buluşturdu, eserler birbiri ardına sahnelendi.
Türk ocakları temsil ve musiki kolu bünyesinde başlayıp halk evleri ve halk eğitim merkezlerinde devam eden bu tiyatro tutkusu küçük salonların küçük sahnelerinde tıpkı “perde” gibi Karslıların yaşamına yeni ufuklar açtı onları farklı dünyalara taşıdı.
Settar Bey’in rol arkadaşları Avukat, Tüccar, Gazeteci, Esnaf, Öğrenci, Zanaatkar, Öğretmen, Ev Hanımı, Memur hemen her meslekten ve her kesimden insanlardı.
Hiç birinin tiyatro alanında bir eğitimi yoktu. Ancak büyük bir inanç ve disiplin duygusuyla alkışı hak ettiler.
Yıllar içerisinde kadrolar değişti, birileri çekildi yeniler katıldı Settar Güldür ise bu kadronun değişmezi olarak tüm oyunlarda oyuncu ve yönetmen olarak var oldu.
1923’te “Arşın Mal Alan” oyunun ile başlayan ve “Köroğlu”, “Leyla ile Mecnun”, “Aslı ile Kerem”, “O Olmasın Bu Olsun”, Elli Yaşında Cem’an”, “Şahsenem” gibi Azerbaycan eserleriyle devam eden tiyatro yaşamı; Bir Kavuk Devrildi, Paydos, Haydi Suna Himmet’in Oğlu, Hoşgörü, Ocak, Taş Parçası, İstanbul Efendisi ve Buzlar Çözülmeden gibi Türk tiyatro eserleriyle başka bir boyut kazandı.
Settar GÜLDÜR'ün Sarıyer Halk Eğitim Merkezin'de sahneye koyduğu “Himmet'in Oğlu” adlı tiyatro eserinden bir sahne.
1933 yılında Kars’a gelen Kemal Sahir tiyatro topluluğunun büyük beğenisini kazanarak İstanbul’a davet edilen Settar Güldür bir yılı aşkın bir süre bu Türk tiyatrosunun büyük ustalarıyla sahne paylaştı Muhsin Ertuğrul ile birlikte ilk sesli Türk filmi olan Lüks Hayatta rol aldı.
Avni Dilligil, Atıf Kaptan, Salih Tozan gibi dönemin önemli isimleriyle dostluklar yaşadı.
Yeteneğine duyulan itimatla İstanbul’da kalması için bir çok teklif almasına rağmen Kars özlemi ağır bastı ve profesyonel tiyatro şansını kullanmadı.
1934 yılında Iğdır’da iki ay gibi kısa bir süre içerisinde Ekber Tekinbaş, Epruz Yücel Bağman, Zeynel Abidin, Hidayet Yalçın gibi isimlerin katkısı ile başarılı bir tiyatro grubu oluşturdu. O dönemlere tanıklık eden sayın Hamza Aygün, Settar Güldür’ün Iğdır’daki çalışmalarına ilişkin şu ifadeleri kullanıyor.
“Settar Bey Bakü’de yapmış olduğu tiyatro eğitimini Kars’ta amatör olarak icra ediyordu. Bu alandaki başarısı ile Iğdır halkı kendisine müracaat ederek sanat faaliyetlerinin Iğdır’da yapılabilmesi için destek istedi. İki aylık disiplinli bir çalışmanın sonucunda ilçemizde bayram havası estiren bir ortam oluştu. Hafta sonları belediye parkının içindeki tiyatro sahnesinde hemşerilerimizin başarılarını alkışlıyorduk. Bizler tiyatroyla ilk kez böyle tanış olduk. Settar Güldür ileriki yıllarda da Iğdır’ın sanat faaliyetlerinde desteğini esirgemedi. Yeteneği ile halkın beğenisini ve takdirini kazan bir insandı”
Settar Güldür sınırlı imkanlar içinde Kars’ın diğer ilçelerine de oyunlarını taşımayı, Erzurum, Trabzon, Ankara, İstanbul kentlerine tiyatroyla birlikte halk dansları ve musiki gruplarını kapsayan kadrolarla turneler düzenlemeyi başardı ve Kars’ın gönüllü sanat elçisi oldu.
Ramazan aylarında iftar sonrası Halkevlerinde yapılan etkinlikler Kars’ın sosyal hayatına ilişkin çok önemli örneklerdir. Devlet birimlerinin halkı aydınlatıcı (Belediye, Ziraat, Veteriner gibi) konuşma ve sohbetlerinin ardından başlayan sanatsal gösteriler uzun yıllar Settar Güldür’ün başkanlığında sürdürüldü. 1964 yılında Sarıyer ilçesinde ilk kez tiyatro Kolu’nu oluşturan ve Halk Eğitim Merkezi bünyesinde bu alanda etkinlikler başlatan yine odur.
Sarıyer halkının “Settar Baba” olarak hitap ettiği Settar Güldür 1979 yılına kadar bu alanda önemli hizmetler yürüttü. Ölümünden sonra sahnelenen birçok oyun tiyatroya kazandırdığı gençler tarafından ona itaf edilerek oynanmaktadır.
Tiyatro hayatında onu unutulmaz yapan ise “Meşhedi İbat” rolüdür.
Üzeyir Hacıbeyli’nin ilk Türk-İslam motifli opereti olan “O Olasın Bu Olsun” eserindeki bu rolle tam elli kez sahneye çıkan Settar Güldür’ü Kars halkı en çok bu rolü ile hatırlar.
1954 yılında sahnelenen Meşhedi İbad'dan bir sahne..
Ay Havar – Ekinci – Bugün Hüryurt – Serhat Kars gibi mahalli gazetelerimizde Settar Güldür ve faaliyetlerine ilişkin yazılar sıklıkla yer almıştır.
Bu yayın arşivi arasıda 1972 yılında evinde yapılan bir röportajdaki kendi anlatımı ile bu değerleri hemşerimizi hatırlamaya devam ediyoruz.
Soru-
1920’li yıllarda Kars’ta Türkiye genelinde özellikle Doğu Anadolu’da örneği olmayan bir sanat ve kültür ortamı yaratılmış ve yaşanmış. Tüm etkinliklerde adınız öne çıkıyor, bu süreç nasıl başladı?
S.G.: Muhaceretin ilk yılları çok zordu. 1900’lü yılların başından itibaren Ermeni ve Rus baskısıyla Kafkasya’dan Anadolu’ya göçler yaşandı.
Özellikle Kars-Iğdır, Arpaçay Azerbaycan Türklerinin geldiği bölgelerdi.
Bizler esarete mahkum edilen bir vatandan, bağımsızlık mücadelesini sürdüren bir vatana geldik. Geride evimizi, maddi varlıklarımızı, hatıralarımızı hatta en yakınlarımızı bıraktık.
Çoğumuz aile fotoğraflarını bile alamamıştı.
Geçmişimize ait getirebildiklerimiz; manevi değerlerimiz, bilgi birikimlerimiz ve yeteneklerimizdi.
Bu birikimleri, tarihinin en zor dönemlerini yaşamasına rağmen kabul ve sevgi gördüğümüz ve zaman içerisinde öz vatanımız bildiğimiz Anadolu ile paylaştık. Ben bir grup arkadaşımla birlikte çocuk yaşımda başlayan ilgi ve sevgiyle tiyatroya yöneldim.
Azeri operetleriyle, Azerbaycan Türk’ünün kültür ve sanatını Anadolu Türklüğüne taşımaya çalıştım. Aynı kaderi yaşadığım arkadaşlarım, dostlarım farklı alanlarda iletişim ve paylaşım ortamları yarattı. Mesela Seyid Bey Garmonunu, Abbas Bey Tarını canı pahasına getirmişti belki onların yerine evlerinden başka eşyalar alabilirlerdi.
Azerbaycan’dan getirilen kitapların yerine yine başka şeyler olabilirdi. Ancak tercihler böyle yapılmıştı iyi ki de böyle yapılmış. Katkılar her alanda hayat buldu.
Tüm bunlar Cumhuriyet devrimlerinin yerleşmesi için başlatılan aydınlanma seferberliği ile örtüşen ve yararı olan amaçlardı. İşte böyle bir ortamda ve bu duygularla başladı çalışmalarımız.
Soru-
Cumhuriyet’in ilk yıllarından söz ediyoruz, çok önemli bir dönem. Engel ya da teşvik amaçlı neler yaşandı?
S.G.: Zorluklar yaşadık elbette. Çünkü milli mücadele sonrası büyük maddi sıkıntılar vardı. Engel derseniz böyle bir şey hiç olmadı olsaydı 50 yıl devam etmezdi.
Teşvik gördünüz mü sorunuzu iki hatıramla cevaplamak isterim.
6 Ekim 1924’de Mustafa Kemal Paşa beraberinde Latife Hanım, Ali Said Paşa ve kalabalık bir devlet erkanı ile birlikte Kars’a geldi.
Atatürk'ün 6 Ekim 1924'te Kars tren garında karşılanması
Garda büyük bir kalabalık ve coşku vardı. Türk ocakları temsil ve musiki kolu olarak Paşayı “Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa” marşıyla karşıladık.
Azerbaycan Türklerinden Mehmet Türkel Bey tarafından büyük öndere itaf edilen bu eser daha sonra Türkiye’nin her köşesinde sevgiyle okundu.
Aynı gün Kars Türk Ocağı şubesine teşrif eden Mustafa Kemal’i bu kez sözleri Azerbaycan’ın büyük şairi Ahmet Cevat Bey’e, bestesi Üzeyir Hacıbeyli’ye ait olan “Çırpınırdın Karadeniz Bakıp Türk’ün Bayrağına” şarkısıyla karşıladık.
Akşam yemeğini müteakip Türk Ocağı Temsil ve Musiki grubunu huzuruna çağırdı. Başkanımız sayın Hamit Ersöz Bey’in gözyaşları içinde yaptığı duygusal konuşmanın ardından Mustafa Kemal faaliyetlerimizden duyduğu memnuniyeti ve Şeyh Şamil oyununu izlemek istediğini buyurdu.
Dağıstanlı Adil ve Mirza Beyler Gazi’nin isteği üzerine tam üç kez bu oyunu gerçek figürleriyle oynadılar. Kısa bir süre sonra Mustafa Kemal Paşa tarafından Ankara’ya çağrıldık. Karpiç gazinosunda Ata’mızın ve maiyetinin huzurunda “Arşın Mal Alan” operetinden kısa bir bölüm ve Azerbaycan Folklöründen ve musikisinden örnekler sunduk.
Kars Türk Ocağı Temsil ve Musiki Gurubu olarak alkışlandık ve tebrik edildik. Gazinonun dışında toplanan halkta tezahürat gösteriyordu. Mustafa Kemal gençlerin içeri alınmasını emretti ve onların da izlemesini sağladı. Büyük Önder’in sanat ve kültür çalışmalarına verdiği önemi ve değeri bizzat yaşama şansını bulduk. Hayatımda gururla sakladığım en büyük hatıramdır.
İkincisini ise; 1926 yılında “Arşın Mal Alan “ operetini Kars’ta bulunan Kurtuluş Savaşı’nın ünlü ismi Halit Paşa’nın huzurunda oynadık. Ertesi gün bütün gurup vali konağına davet edilerek Paşa tarafından övgü dolu sözlerle tebrik edildik.
İki hatıramda siyaseten teşvik edildiğimizin birer örneğidir.
Kars halkının ilgi ve sevgisi ise bu faaliyetleri kalıcı kılan en önemli sebeptir. Türkiye’nin çok az bölgesinde (o dönemler için söylüyorum) sanatsal faaliyetler için böyle bir kadroyu, izleyici açısından da bu kadar destekleyen bir kitleyi bulmak kolay değildi.
Soru: Tiyatro çalışmalarınıza ailenizden katılan oldu mu?
S.G.: Evet Gururla ifade edeyim ki, eşim Gülperi Hanım ilk kez 1925 yılında “Arşın Mal Alan” operetinde Gülçehre Rolüyle benimle sahne paylaştı ve 1933 yılına kadar bir çok oyunda birlikte oynadık. Bu Anadolu’nun bir sınır kentinde önemli ve örnek bir olaydır.
Bu hatırayla ilk çocuğumuza Gülçehre adını verdik. 1939 yılında Gülçehre rolünü bu kez kızım Gülçehre oynadı.
1961 yılında torunum İlhami Askeran 8 yaşında Meşedi İbat’ın torunu olarak sahnede benimleydi. Ailemin diğer üyeleri de farklı etkinliklerle sanat tutkunu benimle paylaştı ve destek oldu.
Gülperi- Settar GÜLDÜR
Soru-
Bu çalışmalarınızın maddi bir karşılığı oldu mu?
S.G.: O dönemler sanat ve kültür faaliyetlerini yaşatan Türk Ocağı, Halk Evi, Halk Eğitim Merkezi gibi kurumların bünyesinde sürdürdüğüm bu hizmetin hiç bir şekilde maddi karşılığı olmadı. Sahne paylaştığım arkadaşlarımla birlikte çalışmalarımız fahri olarak sürdürdük.
Seyid Bey, Tağı Bey, İslam Özinanır Bey, Fermani Baydak Bey, Celâl Baydak Bey İsmail Bey gibi müzisyenler yıllar boyu profesyonel yaptıkları iş olmasına rağmen müzikli oyunlarımızın hemen hepsinde gönüllü olarak yanımızda yer aldılar. Bu dostlarımı minnetle anıyorum.
1954.Meşhedi İbad’dan bir başka görüntü.
Maddiyatın yarışamayacağı manevi kazanımların ise; Türk Sahne Sanatları Derneği tarafından şahsıma verilen Aktör-Rejisör ve Tiyatro yöneticiliği yetki belgesi ve Hüviyet kartı çok sayıda plaket ve tabii Karslıların yıllar boyu esirgemediği alkışlar.
Soru-
Son bir soru. “Kars” için duygu ve düşünceleriniz neler?
S.G.: Bu sohbetin başından beri “beni” değil Kars’ı konuştuğumuzu düşünüyorum. Başka ne diyebilirim ki...
1923’te opereti alkışlayan, 1925’te sahnedeki kadın varlığını yadırgamayan, her türlü yeniliği ve güzelliği olgunlukla benimseyen ve sadece doğu Anadolu’ya değil tüm yurda örnek olan bir şehir.
Cumhuriyetimizin değerlerine sahip çıkan, medeni akıllı, duyarlı ve sanatsever insanların memleketi…
Evet bunlar Settar Güldür’ün kendi ifadeleri yürek sözleriydi...
Hemşehrimiz sayın Dr Beşir Doster;
Kars’ta geçmiş dönemlerde yaşanan sosyal hayata ilişkin tespit ve hatıraları Settar Güldür’ün kimliğinde yansıttığı “İçimizden biri” başlığı altındaki yazısında şu ifadelere yer veriyor.
Afife Jale, Neyyire NEYYİR, Bedia Muvahhit kim? Bunlar ,1920’li yıllarda sahnelere çıkan ilk kadın sanatçılarımızdır. Muhsin ERTUĞRUL, Raşit RIZA , Vasfi RIZA kim? Bunlar da 1920’li yıllarda sahneye çıkan ilk erkek sanatçılarımızdır.
Peki, Ezemet OŞENYÜZEN, Gülperi GÜLDÜR kim, bilemiyoruz!
Peki! Tağı Oşenyüzen, Süleyman Gödekli, Settar Güldür kim? Onları da bilemiyoruz.
İşte o bilmediklerimiz aynı yıllarda yani 1920’li yıllarda İstanbul dışında Anadolu’da tiyatronun T’si bilinmezken Kars’ta sahneye çıkan kadın ve erkek hemşehrilerimizdir.
Adlarını bildiklerimiz sahne tarihinde yerlerini almış adları ansiklopedilere geçmiş kültür tarihimizde iz bırakmış sanatçılarımızdır. Haklarında ciltler dolusu kitaplar yazılmıştır.
Ya bilmediklerimiz? Onlardan söz eden yok! “Doğunun uygar şehri” tanımının içini doldurmak lazım ve de gerekli. Yoksa tümce içi boş bir kendini beğenmişlik ve böbürlenme olarak kalır. Artık bir üniversite şehri olan Kars’ın yakın ve uzak geçmişini yazacak olanların bizim “Sanatçı, Ozan, Eğitimci kahramanlarımızın” da serüvenlerini yazmaları gerektiği inancını taşıyanlardanım. Bu nedenle ben kendisini tanıyan bahtiyarlardan biri olarak onlardan birinin kısa bir portresini çizeceğim.
Türkiye’de kadın erkek hiçbir sanatçımızın sanırım “Artist” diye tanımlanarak çağrılmamıştır. Ne yazılı metinlerde nede sözlü olarak başına artist sözcüğü yazılarak çağrılan bir sanatçımızın varlığını okumadım, duymadım.
Fakat Kars’ta yediden yetmişe herkes, ondan söz ederken ne eksik ne de fazla Artist Settar diye söze başlardı. Öyle sanıyorum ki onun soyadının Güldür olduğunu dahi bilenlerimiz çok azdır.
İnce uzun boyu, ve dalgalı saçların altında gülümseyen yüzü ile o yıllarda bir ermiş görünümündeydi. Bir yandan özel İdare’de ki memuriyetini sürdürüyorken, diğer yandan Kars Halk Evi’nin Tiyatro kolunu yürütüyordu. Biz onun bir masa başı memuru olduğunu da bilmezdik. Çünkü yürürken de konuşurken de asıl işini, gerçek kimliğinin sanatçı kişiliği olduğuna inanmıştık. Bu nedenle onun hayatı varsa-yoksa tiyatro, sahne idi...
Ermeni Kırgını’ndan, Bolşevik Kıyımı’ndan kaçarak Gümrü ve çevresinden kopup Kars’a gelenler, o kaç-göç içinde canlarını kurtardıkları gibi “bir şeylerde” getirmişlerdi. O “şeylerden” biri Tiyatroydu, Akordeondu, Klarnetti, tefti. O yıllarda tiyatro grubunu oluşturan diğer elemanlarda Süleyman Gödekli, Tahir Ekinci, Tağı Oşenyüzen gibi aynı yörenin insanlarıydı. Hemen hepsinde Azerbaycan sahne sanatının büyük kurucusu Üzeyir Hacıbeyli’nin (1885-1948) müzikli komedi, müzikli dram eserlerinden büyük ölçüde etkilenmişlerdir. Çünkü gerek Leyla ile Mecnun operası, gerek Arşın Mal Alan ve Meşhedi İbat gibi operetler o yıllarda geniş halk kitlelerini derinden etkilemiştir. Aksi halde hiçbir tiyatro ve musiki eğitimi almamış bu insanların Kars’ta sahneye çıkmalarını açıkayacak nedenler bulmak oldukça zordur.
Artist Settar, sadece Azerbaycan sahne eserlerinde değil, Türkiye’de de yayınlanmış tiyatro eserlerinde rol almış, sahneye çıkmış, oyunlar yönetmiştir. Önceleri Türk Ocakları’nda başlayan sahne sanatçılığı Halkevleri’yle de devam edip sürmüştür uzun yıllar. Fakat onun asıl ününün musikili Azeri operetleri sağlamıştır. Özellikle Meşhedi İbat rolü onun ününü doruğa çıkarmıştır. O’nun ayna karşısında “hiç de yaşlı olmadığını, gençlere taş çıkartacak güç ve gençlikte” olduğunu anlattığı tiradı hafızalardan silinmeyen bir mükemmelliktedir...
Musiki ile yakın ilgisi olmayanların başarılı bir operet sanatçısı olması mümkün değildir. O nedenle Artist Settar, o dramların, ve komedilerin unutulmayan bir sanatçısı olarak kaldı. Hiç kuşkusuz bunda o eserlerin halk arasında yaygın olan konulardan seçilmiş olmasının rolü ve önemi büyüktü.
Artist Settar ve arkadaşları, bu şehrin uygar kimliğini oluşturan öğelerde emeği ve yüreği olan insanlardır. Bu şehrin çağdaş yapısında iz bırakmışlardır.
Her toplumda yeteneklerini sergilemeye fırsat, imkan ve destek bulamayan değerler vardır. Artist Settar, bizim toplumumuzda yaşayan o değerlerden biridir. Bir uzak taşra kentinde, bir muhacir olarak unutulmayan bir simi bırakmıştır. İnanıyorum ki o da bir şans yakalaşabilseydi.onun da adı ansiklopedilerde, eserleri arşivlerde olurdu.
Her şeye rağmen Artist Settar adı hemşerilerimizin hafızasında nesilden nesile akıp gidecektir.
Seni ve seninle beraber sahneye çıkan, o amatör tiyatro severleri saygıyla anıyorum Settar Emi...