
31 Ağustos 2008 Pazar
30 Ağustos 2008 Cumartesi
Azerbaycan Kültür Merkezinin, TOY müzik grubu, İzmir Fuarında

Bu yıl İzmir Fuarı nedeniyle düzenlenen festivalin, Uluslararası, Halk Dansları ve Halk Müziği Festivali bölümünde, Azerbaycan Kültür Merkezinin TOY Müzik grubu de yer aldı.
Festivale ayrıca 14 ülkenin halk dansları ve halk müziği grupları katıldı.
Festivalin, 27-28-29-30 Ağustos günlerinde yer alan müzik grubumuz başarılı konserler verdi.
Festivalde, müzik grubumuzda, Garmon'da Yasin Sarcan, Piyano'da Perviz Asadov, Tar'da Anar Necefov, Nağarada Soner Gümüşalan, Qoşa Nağarada ise Cemal Mehmethanoğlu yer alıyor. Solist olarakta, Dr. Mücahit Bora, Nilgün Özbey ve İlhan Çiftçi mahnılarımızı seslendiriyor.
19 Ağustos 2008 Salı
İmza Kampanyamız İzmirden başlayarak tüm Türkiye'ye dalga dalga yayılıyor
Derneğimizin başlattığı "Ermenistan işgal ettiği Azerbaycan topraklarını terketmedikçe, Türkiye-Ermenistan sınır kapıları açılmasın" talepli imza kampanyası, hem Türkiye basınında, hem de Azerbaycan basınında ilgi gördü.
Aynı ilgiyi Türkiyede faaliyet gösteren Azerbaycan Kültür Dernekleri de gösteriyor.
Manisa Azerbaycan Kültür Derneği, Turgutlu Azerbaycan Kültür Derneği ve İzmir Iğdırlılar Kültür ve Dayanışma derneği başkanları ve yönetim kurulu üyeleri, imza kampanyasını başlattığımız basın açıklamasına katılarak desteklerini açıkça ifade ettiler.
Turgutlu Azerbaycan Kültür Derneği ise, 30.8.2008 Cumartesi günü, saat 14'de düzenleyeceği basın toplantısıyla, imza kampanyasını desteklediğini açıklayacak ve Turgutlu'da imza kampanyasını başlatacaktır.
Dernek başkanı Bayram Balo dostumuzla yaptığımız görüşmede, en az 5000 imzayla kampanyayı Turgutludan destekleyeceklerini ifade etti.
Ayrıca İzmir'de yaşayan, TC vatandaşı, Azerbaycan Türk avukat dostlarımız, ortak bir bildiriyle kampanyamızı destekleme kararı almışlardır.
Şu anda Iğdırda yaşayan, daha önce, İzmir'de yaşadığı günlerde, İzmir Azerbaycan Kültür Derneği başkanlığını da yapan, derneğimiz kurulduğu günden bugüne, derneğimizin tüm faaliyetlerini açıkça destekleyen Hüseyin Kesemen dostumuz, telefonla arayarak, kampanyayı Iğdır'da sürdüreceğini belirtmiştir.
Kampanyamızla ilgili gelişmeleri, sitemizde gün gün okuyabilirsiniz.
Aynı ilgiyi Türkiyede faaliyet gösteren Azerbaycan Kültür Dernekleri de gösteriyor.
Manisa Azerbaycan Kültür Derneği, Turgutlu Azerbaycan Kültür Derneği ve İzmir Iğdırlılar Kültür ve Dayanışma derneği başkanları ve yönetim kurulu üyeleri, imza kampanyasını başlattığımız basın açıklamasına katılarak desteklerini açıkça ifade ettiler.
Turgutlu Azerbaycan Kültür Derneği ise, 30.8.2008 Cumartesi günü, saat 14'de düzenleyeceği basın toplantısıyla, imza kampanyasını desteklediğini açıklayacak ve Turgutlu'da imza kampanyasını başlatacaktır.
Dernek başkanı Bayram Balo dostumuzla yaptığımız görüşmede, en az 5000 imzayla kampanyayı Turgutludan destekleyeceklerini ifade etti.
Ayrıca İzmir'de yaşayan, TC vatandaşı, Azerbaycan Türk avukat dostlarımız, ortak bir bildiriyle kampanyamızı destekleme kararı almışlardır.
Şu anda Iğdırda yaşayan, daha önce, İzmir'de yaşadığı günlerde, İzmir Azerbaycan Kültür Derneği başkanlığını da yapan, derneğimiz kurulduğu günden bugüne, derneğimizin tüm faaliyetlerini açıkça destekleyen Hüseyin Kesemen dostumuz, telefonla arayarak, kampanyayı Iğdır'da sürdüreceğini belirtmiştir.
Kampanyamızla ilgili gelişmeleri, sitemizde gün gün okuyabilirsiniz.
16 Ağustos 2008 Cumartesi
İmza Kampanyamız basında
İmza kampanyamız, İzmir'in, uydudan da yayın yapan mahalli televizyonları, Yeniasır Tv, Sky Tv, Kanal 35 televizyonlarında görüntülü olarak yayınlanmıştır.
Ayrıca Hürriyet Gezetesinin Ege ekinde 18.8.2008 tarihinde ilk sayfada resimli olarak, Yenigün gazetesinde resimli olarak yayınlanmıştır.
Ayrıca aşağıda adresleri belirtilen internet gazetelerinde ve Azerbaycan basınında da basın toplantımız yer almıştır
Azerbaycan:
http://www.diaspora.az/new/az/newsview.php?news_id=200808183
http://news.trendaz.com/index.shtml?show=news&newsid=1271960&lang=AZ
http://az.apa.az/xeber_Izmirde_yashayan_azerbaycanlilar_Turkiye-Ermenistan__130149.html
http://www.azerbaijan.az/cgi-bin/client/archive.cgi?action=GetFullNews&ldid=2005-07-26<id=21:41:33&ndid=2008-08-16&nid=11
http://www.lent.az/news.php?id=6672
http://amht.blogcu.com/izmir-azerbaycan-kultur-merkezi-ishqalci-ermenilere-imza-kampanyasi-bashladir_21346571.html
Türkiye:
http://gencturkhaber.com/cemal-mahmuthanoglu-azerbaycan-ermeni-isgal.html,078f7
http://ozturkler.com/cemal-mahmuthanoglu-azerbaycan-ermeni-isgal.html,078f7
http://www.sondakika.com/haber-izmir-deki-azeriler-ermenistan-in-topraklarindan-2/
http://www.haberler.com/izmir-deki-azeriler-ermenistan-in-topraklarindan-haberi/
http://www.haberinioku.net/?p=14415
http://www.nevhaber.com/haber.php?haber_id=2113
http://www.habervaktim.com/haberoku.php?id=29807
http://www.haberler.com/izmir-deki-azeriler-ermenistan-in-topraklarindan-2-haberi/
http://www.kenthaber.com/Arsiv/Haberler/2008/Agustos/16/Haber_444628.aspx
http://www.gazeteyenigun.com.tr/icerik.asp?page=guncel&tarih=&nID=39310
http://www.turkishforum.com/content/2008/08/17/izmirdeki-azeriler-ermenistanin-topraklarindan-cekilmesi-icin-imza-kampanyasi-baslatti/
http://www.corlu.org/2008/08/17/izmir/5656/sinir-kapisina-karsi-imza-topluyorlar.html
http://www.kanal35.com/index.php?news=525
Ayrıca Hürriyet Gezetesinin Ege ekinde 18.8.2008 tarihinde ilk sayfada resimli olarak, Yenigün gazetesinde resimli olarak yayınlanmıştır.
Ayrıca aşağıda adresleri belirtilen internet gazetelerinde ve Azerbaycan basınında da basın toplantımız yer almıştır
Azerbaycan:
http://www.diaspora.az/new/az/newsview.php?news_id=200808183
http://news.trendaz.com/index.shtml?show=news&newsid=1271960&lang=AZ
http://az.apa.az/xeber_Izmirde_yashayan_azerbaycanlilar_Turkiye-Ermenistan__130149.html
http://www.azerbaijan.az/cgi-bin/client/archive.cgi?action=GetFullNews&ldid=2005-07-26<id=21:41:33&ndid=2008-08-16&nid=11
http://www.lent.az/news.php?id=6672
http://amht.blogcu.com/izmir-azerbaycan-kultur-merkezi-ishqalci-ermenilere-imza-kampanyasi-bashladir_21346571.html
Türkiye:
http://gencturkhaber.com/cemal-mahmuthanoglu-azerbaycan-ermeni-isgal.html,078f7
http://ozturkler.com/cemal-mahmuthanoglu-azerbaycan-ermeni-isgal.html,078f7
http://www.sondakika.com/haber-izmir-deki-azeriler-ermenistan-in-topraklarindan-2/
http://www.haberler.com/izmir-deki-azeriler-ermenistan-in-topraklarindan-haberi/
http://www.haberinioku.net/?p=14415
http://www.nevhaber.com/haber.php?haber_id=2113
http://www.habervaktim.com/haberoku.php?id=29807
http://www.haberler.com/izmir-deki-azeriler-ermenistan-in-topraklarindan-2-haberi/
http://www.kenthaber.com/Arsiv/Haberler/2008/Agustos/16/Haber_444628.aspx
http://www.gazeteyenigun.com.tr/icerik.asp?page=guncel&tarih=&nID=39310
http://www.turkishforum.com/content/2008/08/17/izmirdeki-azeriler-ermenistanin-topraklarindan-cekilmesi-icin-imza-kampanyasi-baslatti/
http://www.corlu.org/2008/08/17/izmir/5656/sinir-kapisina-karsi-imza-topluyorlar.html
http://www.kanal35.com/index.php?news=525
16.8.2008 Cumartesi günü İmza Kampanyamız başladı


16.8.2008 Cumartesi günü saat 11.00 İzmir Konak Meydanında, Azerbaycan Kültür Merkezi, başlattığı imza kampanyasını, tanıtmak amacıyla, basın toplantısı düzenledi.
Basının ilgi gösterdiği toplantıda, Azerbaycan Kültür Merkezinin Yönetim organlarında bulunanlar, Manisa Azerbaycan Kültür Derneği Başkanı Seyfettin Ayakyay, Iğdırlılar Kültür ve Dayanışma Derneği başkanı Murat Gökçek ve Yönetim kurulu üyeleri, İKSAD başkanı Çetin Gültekin, Ege Görme engelliler spor kulübü derneği başkanı İsmet Develi, İşçi Partisinden bir grup yönetici ve çok sayıda Izmir’de yaşayan Azerbaycanlı dostumuz katıldı.
Basın toplantısına katılan, dernek başkanı dostlarımız, derneklerinin de, imza kampanyasını desteklediğini ve var güçleriyle imza kampanyası süresince konuyu, komu oyuna duyurmak ve imza toplamak için çalışacaklarını söylediler.
Basın toplantıcı süreci ve sembolik olarak yapılan imza kampanyasında 500'e yakın İzmirli imza kampanyasına katıldı.
Kampanya İzmir'ün tüm semtlerinde, kazalarında ve Türkiyenin her yanında sürdürülecek
Basın toplantısında basına dağıtalın, basın bildirisinin tam metni şöyledir:
Sayın Basın Mensupları, Türkiye Kamuoyu,
Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra, Azerbaycan’ın uluslar arası anlaşmalarla tanınmış ve yüzyıllardır, Azerbaycan Türklerinin yaşadığı topraklarının bir kısmı, Tahminen Azerbaycan’ın toplam arazisinin % 20’lik kısmı, Ermenistan tarafından işgal edildi.
1.000.000’dan çok Azerbaycan Türkü, yaşadığı topraklarını terk ederek, Azerbaycan’ın diğer bölgelerinde, vagonlarda, okullarda, derme çatma evlerde çok zor koşullarda yaşamaya başladı.
Birleşmiş Milletler kararlarına rağmen, Rusya destekli Ermenistan, İşgal ettiği toprakları bu güne kadar terk etmedi.
Ermenistan yetkilileri, işgalde ısrar ederek, bölge halklarıyla düşmanlığa devam ediyor, kendi halkına yoksulluk, sıkıntı yaşatıyor.
Soykırım iddialarıyla, Türkiye ile düşmanlığı körüklüyor, bölgede sürekli savaş rüzgarları estiriyor.
Bunları yaparken, bir yandan da, göstermelik olarak, Türkiye ile dost olmak istediklerini söyleyerek, sınır kapılarının açılmasını talep ediyorlar.
İşgal ettikleri Azerbaycan topraklarında işgali devam ettirirken, Türkiye’nin soykırım yaptığı yalanlarını söylerken, dostluk mesajlarının sahteliği açıkça görülüyor.
Geçtiğimiz günlerde, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattının Türkiye kısmının temel atma töreni Karsta yapıldı.
Tören önceki günlerde, Kars Belediye Başkanı, Naif Alibeyoğlu, Ermenistan sınır kapısının açılması için bir imza kampanyası başlatmış, Belediye Başkanlığının verdiği güçle 50000 civarında imza toplamıştı.
Aynı talep, Ermenistan diasporasının zorlamasıyla, Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika’dan da hükümete baskı şeklinde gerçekleşmektedir.
Temel atma töreninde, Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva, bu girişimi Provokasyon olarak değerlendirdi ve şiddetle karşı çıktı.
Biz’de, Türkiye’de yaşayan 2.000.000’dan çok TC vatandaşı Azerbaycan Türk’ü de bu talebi ve eylemi provokasyon olarak değerlendiriyoruz ve protesto ediyoruz.
Bu tepkimizi demokratik yollardan göstermek için, derneğimiz, bu gün, “Ermenistan, işgal ettiği, Azerbaycan topraklarını terk etmedikçe, Türkiye-Ermenistan sınır kapıları açılmasın” talepli bir imza kampanyası başlatıyor.
Türkiye-Ermenistan sınır kapılarının, Ermenistan’ın işgal edilmiş toprakları terk etmeden açılması ne anlama geliyor?
· Ermenistan, savaş olmadan Azerbaycan topraklarını terk etmeyecektir.
· Savaşın tekrar başlaması durumunda, bundan, hem Azerbaycan, hem Ermenistan, hem de Türkiye büyük maddi ve manevi zarar görecektir.
· Azerbaycan ile Türkiye arasında var olan ve Bir Millet, İki Devlet sloganıyla ifade edilen dostluk ilişkileri zedelenecektir.
· Son yıllarda, Türkiye Enerji koridoru haline gelmiştir. Azerbaycan’ın işgal edilmiş topraklarını kurtarmak için başlatacağı savaş, Enerji koridorunu büyük riske sokacaktır.
· Türkiye vatandaşı 2.000.000 dan çok Azerbaycan Türk’ünün hükümete güvenini yok edecektir.
Başka sonuçlarda ilave etmek mümkündür.
Kampanyamızı özellikle, Azerbaycan Türklerin yoğun olarak yaşadığı iller olmak üzere, tüm Türkiye’de sürdüreceğiz.
İmza kampanyamıza, imzakampanyasinadestek@gmail.com adresine ad, soyad, telefon, yaşadığı şehir, de yazarak katılına biliyor.
Yukarıda yazdığımız sebeplerle, şu sloganlarla, ve yüzbinlerce imza toplama hedefiyle, 2 ay sürdüreceğimiz imza kampanyasını bu gün burada başlatıyoruz.
· Bir Millet, İki Devlet, TEK YUMRUK OLALIM
· Karabağ Onurumuzdur.
· Ermenistan, işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmedikçe, Türkiye-Ermenistan sınır kapıları AÇILMASIN.
· SAVAŞA HAYIR, Ermenistan, savaş olmadan, işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilsin.
Başkan
Av. Cemal Mehmethanoğlu
Basının ilgi gösterdiği toplantıda, Azerbaycan Kültür Merkezinin Yönetim organlarında bulunanlar, Manisa Azerbaycan Kültür Derneği Başkanı Seyfettin Ayakyay, Iğdırlılar Kültür ve Dayanışma Derneği başkanı Murat Gökçek ve Yönetim kurulu üyeleri, İKSAD başkanı Çetin Gültekin, Ege Görme engelliler spor kulübü derneği başkanı İsmet Develi, İşçi Partisinden bir grup yönetici ve çok sayıda Izmir’de yaşayan Azerbaycanlı dostumuz katıldı.
Basın toplantısına katılan, dernek başkanı dostlarımız, derneklerinin de, imza kampanyasını desteklediğini ve var güçleriyle imza kampanyası süresince konuyu, komu oyuna duyurmak ve imza toplamak için çalışacaklarını söylediler.
Basın toplantıcı süreci ve sembolik olarak yapılan imza kampanyasında 500'e yakın İzmirli imza kampanyasına katıldı.
Kampanya İzmir'ün tüm semtlerinde, kazalarında ve Türkiyenin her yanında sürdürülecek
Basın toplantısında basına dağıtalın, basın bildirisinin tam metni şöyledir:
Sayın Basın Mensupları, Türkiye Kamuoyu,
Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra, Azerbaycan’ın uluslar arası anlaşmalarla tanınmış ve yüzyıllardır, Azerbaycan Türklerinin yaşadığı topraklarının bir kısmı, Tahminen Azerbaycan’ın toplam arazisinin % 20’lik kısmı, Ermenistan tarafından işgal edildi.
1.000.000’dan çok Azerbaycan Türkü, yaşadığı topraklarını terk ederek, Azerbaycan’ın diğer bölgelerinde, vagonlarda, okullarda, derme çatma evlerde çok zor koşullarda yaşamaya başladı.
Birleşmiş Milletler kararlarına rağmen, Rusya destekli Ermenistan, İşgal ettiği toprakları bu güne kadar terk etmedi.
Ermenistan yetkilileri, işgalde ısrar ederek, bölge halklarıyla düşmanlığa devam ediyor, kendi halkına yoksulluk, sıkıntı yaşatıyor.
Soykırım iddialarıyla, Türkiye ile düşmanlığı körüklüyor, bölgede sürekli savaş rüzgarları estiriyor.
Bunları yaparken, bir yandan da, göstermelik olarak, Türkiye ile dost olmak istediklerini söyleyerek, sınır kapılarının açılmasını talep ediyorlar.
İşgal ettikleri Azerbaycan topraklarında işgali devam ettirirken, Türkiye’nin soykırım yaptığı yalanlarını söylerken, dostluk mesajlarının sahteliği açıkça görülüyor.
Geçtiğimiz günlerde, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattının Türkiye kısmının temel atma töreni Karsta yapıldı.
Tören önceki günlerde, Kars Belediye Başkanı, Naif Alibeyoğlu, Ermenistan sınır kapısının açılması için bir imza kampanyası başlatmış, Belediye Başkanlığının verdiği güçle 50000 civarında imza toplamıştı.
Aynı talep, Ermenistan diasporasının zorlamasıyla, Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika’dan da hükümete baskı şeklinde gerçekleşmektedir.
Temel atma töreninde, Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva, bu girişimi Provokasyon olarak değerlendirdi ve şiddetle karşı çıktı.
Biz’de, Türkiye’de yaşayan 2.000.000’dan çok TC vatandaşı Azerbaycan Türk’ü de bu talebi ve eylemi provokasyon olarak değerlendiriyoruz ve protesto ediyoruz.
Bu tepkimizi demokratik yollardan göstermek için, derneğimiz, bu gün, “Ermenistan, işgal ettiği, Azerbaycan topraklarını terk etmedikçe, Türkiye-Ermenistan sınır kapıları açılmasın” talepli bir imza kampanyası başlatıyor.
Türkiye-Ermenistan sınır kapılarının, Ermenistan’ın işgal edilmiş toprakları terk etmeden açılması ne anlama geliyor?
· Ermenistan, savaş olmadan Azerbaycan topraklarını terk etmeyecektir.
· Savaşın tekrar başlaması durumunda, bundan, hem Azerbaycan, hem Ermenistan, hem de Türkiye büyük maddi ve manevi zarar görecektir.
· Azerbaycan ile Türkiye arasında var olan ve Bir Millet, İki Devlet sloganıyla ifade edilen dostluk ilişkileri zedelenecektir.
· Son yıllarda, Türkiye Enerji koridoru haline gelmiştir. Azerbaycan’ın işgal edilmiş topraklarını kurtarmak için başlatacağı savaş, Enerji koridorunu büyük riske sokacaktır.
· Türkiye vatandaşı 2.000.000 dan çok Azerbaycan Türk’ünün hükümete güvenini yok edecektir.
Başka sonuçlarda ilave etmek mümkündür.
Kampanyamızı özellikle, Azerbaycan Türklerin yoğun olarak yaşadığı iller olmak üzere, tüm Türkiye’de sürdüreceğiz.
İmza kampanyamıza, imzakampanyasinadestek@gmail.com adresine ad, soyad, telefon, yaşadığı şehir, de yazarak katılına biliyor.
Yukarıda yazdığımız sebeplerle, şu sloganlarla, ve yüzbinlerce imza toplama hedefiyle, 2 ay sürdüreceğimiz imza kampanyasını bu gün burada başlatıyoruz.
· Bir Millet, İki Devlet, TEK YUMRUK OLALIM
· Karabağ Onurumuzdur.
· Ermenistan, işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmedikçe, Türkiye-Ermenistan sınır kapıları AÇILMASIN.
· SAVAŞA HAYIR, Ermenistan, savaş olmadan, işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilsin.
Başkan
Av. Cemal Mehmethanoğlu
14 Ağustos 2008 Perşembe
"Ermenistan işgal ettiği, Azerbaycan topraklarını terketmedikçe, Türkiye-Ermenistan sınır kapıları açılmasın"
İzmir Azerbaycan Kültür Merkezi, "Ermenistan işgal ettiği, Azerbaycan topraklarını terk etmedikçe, Türkiye-Ermenistan sınır kapıları açılmasın" talepli, imza kampanyası başlatıyor.
Kampanya sonunda toplanan imzalar, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Meclis Başkanına gönderilecektir.
Kampanya iki ay devam edecek, Türkiye’de yaşayan Azerbaycan Türklerinin ve Kafkasya da yeni bir SAVAŞA HAYIR diyen herkesin, en geniş şekilde katılımı sağlanacaktır.
Kampanya 16.08.2008 tarihinde, Konak'ta eski Sümerbank binasının önünde(Büyükşehir belediye binası yakını, Merkez Bankası yanı), saat 11'de yapılan bir basın açıklamasıyla resmen başlatılıyor.
Kampanyamızı başlatırken, İzmir'de yaşayan dostlarımızın desteğini talep ediyoruz
Kampanyanın Türkiye'nin her yerine, özellikle Azerbaycan Türklerinin yoğun olarak yaşadıkları yerlerde yoğunlaştırılacaktır.
Türkiye'nin Ermenistan’a uygulanan ambargoyu kaldırılması ve sınır kapılarının açılması, Ermenistan’ın işgal ettiği toprakları, geri vermesini engelleyecektir.
Bu durumda ise Azerbaycan Türkleri ve Türk dünyasının önünde, işgal edilmiş topraklarının geri alınması için tek yol kalıyor, SAVAŞ.
Savaş ise, herkes için ölüm, yıkım, tahribat demek.
Savaş olmaması için. Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan CANIMIZ KARABAĞ'dan çekilmesi gerekiyor.. Bunun için de Türkiye'nin Ermenistan’a uyguladığı ambargo ve sınır kapılarının kapalı olması çok önemli.
Avrupa birliğinin baskılarına karşı, Türkiye halkının, Türkiye Azerbaycanlılarının, hükümete baskı yapması gerekiyor.
Kampanyamız, SAVAŞA KARŞI, Ermenistan’ın işgaline karşı ve Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika’nın, Türkiye hükümetine uyguladığı baskılara karşıdır.
Kafkasya’da, halklar arasında dostluk, barış olması için, Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan çekilmesi gereklidir. Ermenistan eğer Türkiye ve Azerbaycan ile dost olmak istiyorsa, sınır kapılarının açılmasını istiyorsa, Savaş İstemiyorsa, İşgal ettiği topraklardan çekilmelidir
"Kafkasyada yeni bir savaşa HAYIR",
"Tek Millet , iki Devlet, BİR YUMRUK",
"Kafkasyada yeni bir savaş olmasın diye Ermenistana ambargoya devam",
Kampanya sonunda toplanan imzalar, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Meclis Başkanına gönderilecektir.
Kampanya iki ay devam edecek, Türkiye’de yaşayan Azerbaycan Türklerinin ve Kafkasya da yeni bir SAVAŞA HAYIR diyen herkesin, en geniş şekilde katılımı sağlanacaktır.
Kampanya 16.08.2008 tarihinde, Konak'ta eski Sümerbank binasının önünde(Büyükşehir belediye binası yakını, Merkez Bankası yanı), saat 11'de yapılan bir basın açıklamasıyla resmen başlatılıyor.
Kampanyamızı başlatırken, İzmir'de yaşayan dostlarımızın desteğini talep ediyoruz
Kampanyanın Türkiye'nin her yerine, özellikle Azerbaycan Türklerinin yoğun olarak yaşadıkları yerlerde yoğunlaştırılacaktır.
Türkiye'nin Ermenistan’a uygulanan ambargoyu kaldırılması ve sınır kapılarının açılması, Ermenistan’ın işgal ettiği toprakları, geri vermesini engelleyecektir.
Bu durumda ise Azerbaycan Türkleri ve Türk dünyasının önünde, işgal edilmiş topraklarının geri alınması için tek yol kalıyor, SAVAŞ.
Savaş ise, herkes için ölüm, yıkım, tahribat demek.
Savaş olmaması için. Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan CANIMIZ KARABAĞ'dan çekilmesi gerekiyor.. Bunun için de Türkiye'nin Ermenistan’a uyguladığı ambargo ve sınır kapılarının kapalı olması çok önemli.
Avrupa birliğinin baskılarına karşı, Türkiye halkının, Türkiye Azerbaycanlılarının, hükümete baskı yapması gerekiyor.
Kampanyamız, SAVAŞA KARŞI, Ermenistan’ın işgaline karşı ve Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika’nın, Türkiye hükümetine uyguladığı baskılara karşıdır.
Kafkasya’da, halklar arasında dostluk, barış olması için, Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan çekilmesi gereklidir. Ermenistan eğer Türkiye ve Azerbaycan ile dost olmak istiyorsa, sınır kapılarının açılmasını istiyorsa, Savaş İstemiyorsa, İşgal ettiği topraklardan çekilmelidir
"Kafkasyada yeni bir savaşa HAYIR",
"Tek Millet , iki Devlet, BİR YUMRUK",
"Kafkasyada yeni bir savaş olmasın diye Ermenistana ambargoya devam",
“KARABAĞ TÜRK YURDUDUR ÖYLEDE KALACAK”
Kampanyamızı yukarıda yazdığımız sloganlar çerçevesinde yürüteceğiz Kampanya için herkesten destek istiyoruz. Bireysel destek değil, çevrenizle, dostlarınızla, akrabalarınızla, toplu destek istiyoruz.
Bu kampanyaya nasıl destek olabilirsiniz.
- imzakampanyasinadestek@gmail.com adresine , "Ermenistan işgal ettiği, Azerbaycan topraklarını terketmedikçe, Türkiye-Ermenistan sınır kapıları açılmasın." diye yazdıktan sonra, adınızı, soyadınızı, cep telefonunuzu ve yaşadığınızı yeri yazarak bir mail gönderin, mailde, çevrenizde bu kampanyaya katılan dostlarınız, akrabalarınız var ise onların da onayını alarak, ad, soyad, cep telefonları ve yaşadıkları şehri yazarak kampanyaya destek verebilirsiniz.
- Boş bir dosya kağıdının üst kısmına, , "Ermenistan işgal ettiği, Azerbaycan topraklarını terketmedikçe, Türkiye-Ermenistan sınır kapıları açılmasın" yazarak, kendi çevrenizde eşinize, dostlarınıza, çocuklarınıza, akrabalarınıza, kampanyayı destekleyen herkese, adlarını , oturdukları şehri ve telefonlarını yazdırarak imzalatabilirsiniz. Daha sonra, imzalı kağıtları, dernek merkezimize posta yada kargo ile ulaştırabilirsiniz. Derneğimizin posta adresi ; Talat Paşa Bulvarı no:57 /3 Alsancak İzmir dir.
23 Temmuz 2008 Çarşamba
Gülçehre Askeran'ın vefatı nedeniyle İstanbul Azerbaycan Kültür Derneği yöneticilerinden Neşe Dosterin yazdığ yazı


Neşe Düsterin yazısı
Bir cumhuriyet kadını(Gülçehre Askeran’ın anısına saygıyla…)
O arkadaşlarım Handan ve Nesrin’in, öğrencim İloş’un annesiydi.Okul arkadaşım Şivekâr’ın ablası, rahmetle andığım annemin ve teyzemin dostu ahbabı, dayımın arkadaşıydı.Ama benim, bizim, hepimizin, herkesin ablası, Kars’ın, büyük küçük tüm hemşerilerimizin Gülçehre ablasıydı… Gülçehre ablayı 17.Temmuz’da uğurladık.Evlilik yıldönümlerinin 60. yılında eşi Dr. Cengiz Askeran’la buluşmaya gitti.
yazının devamı: http://www.gercekgundem.com/?c=56402 adresinde
Gülçehre Askeran ile ilgili internette yaptığım araştırmada, Gülçehre hanımın babası "Artis Settar" ile ilgili bulduğum bir yazıya da burada yer vereceğim
SETTAR GÜLDÜR (1905-1979)
Bizler ülkemizde ve kentlerimizde, aydınlanma döneminin öncülerini, Cumhuriyete özveriyle hizmet edenleri yeterince tanımadık. anlamadık, anlamaya çalışmadık.
Kars’ı Türkiye’nin en uygar kentlerinden biri yapan kimlikleri ya yok saydık ya da yeterince dikkate almadık.
Oysa o dönemlere ilişkin fotoğraflarda tüm değerleri ve dersleri kusursuz bir armoni içinde sunan sanat vardı.
80 yıl önce Kars’ın Türk ocakları sahnesinde kadın ve erkek vardı. Operet oynayan ve bir Artist SETTAR vardı. Hayatını tiyatroya adayan...
1999-2000 döneminde çekilen “Doğu’nun Uygar Kenti Kars” adlı belgesel bugüne kadar yapılanların dışında, yaşanmışlığı, insan dokusunu ve sosyal yaşamı büyük bir duyarlılıkla yansıtmış.
İzlerken öğreniyor, hatırlıyor, tanışıyor ve sanki o dönemleri yaşıyorsunuz.
Beyaz perdede siyah nakışlı bir Cumhuriyet treni fonda “Hoş Gelişler Ola” marşı.
İlk bölüm Kars’ın tarihi, mimarisi ve ekonomisiyle ilgili bilgi ve görüntüleri içeriyor.
Ancak ikinci bölüm başka şekilde etkiliyor. İzlerken görmezden geldiğimiz, hoyratça savurduğumuz, değerlerimizin, yitirdiklerimizin hak etmediğimiz gururunu yaşıyoruz geç kalmışlığın utancını saklamaya çalışarak.
Aslında filme ilgili en anlamlı tanımı hemşerimiz sayın Oktay Ekinci yapıyor “Gecikmiş Bir Vefa Borcu” diyerek...
Kars’ın geçmiş dönemlere ilişkin sosyal yapısını entelektüel birikimleriyle anlatanlar bu filmde hep aynı noktayı vurguluyor. “Kars’ta Yaşanan Kültür ve Sanat Zenginliği”...
Söyleşiler kare kare tiyatro sahnelerinden siyah, beyaz fotoğraflarla buluşuyor ve bu belgeselde adıyla, lakabıyla, yaptıklarıyla sözü edilen isim SETTAR GÜLDÜR. Yaşamının 50 yi aşkın yıllarını tiyatroya adamış, aynı inançları taşıyan arkadaşları ile birlikte “Doğunun uygar kenti Kars” tanımına katkısı, emeği olan bir kimlik...
74 yıllık yaşamına ilişkin bilgiler oldukça yalın. 1905’te Gence’de doğdu. Eğitimini Bakü’de akrabalarının yanında sürdürmeye çalıştı.
Azerbaycan’ın en çalkantılı siyasi dönemlerinde, küçük tiyatro gruplarının, köy köy, kasaba kasaba dolaşarak halkı bağımsızlık mücadelesine hazırladığına tanık oldu. bu dönem ivme kazanan tiyatro eğitimlerine ve musiki gruplarına katıldı...
Mirza Fetali Ahunzade’yi, Sabir’i, Nizami’yi okudu yüreğinde en çok tiyatro ve musiki yer buldu.
Muhaceretle erken yaşında tanıştı. Adres Karstı.
İnce uzun naif bedeni 30’lu yaşlarından itibaren bembeyaz olan saçları gri-mavi gözleri, esprili sohbeti, ustaca kullandığı beden dili ve hoşgörü kültürüyle sempati yaratmayı, iletişim kurmayı başaran bir kimlikti.
Yaşamı boyunca vazgeçemediği beyaz gömleği ve kravatı “Devlet Memuru” olmasına ilişkin saygı tavrıydı 1963 yılında kendi ifadesiyle “İkinci Muhacereti” yaşadı. İstanbul’un Sarıyer ilçesine tayinle Kars’tan ayrıldı.
İl özel idare ve sivil savunma birimlerinde 38 yıl görev yaptı.
Ancak o her şeyden çok sanat yapmayı, sivil insiyatif, kullanmayı tercih etti.
Amatör bir tiyatro sanatçısının profesyonellerle yarışan disiplin duygusu içinde yarım asırlık bir sevdayı yaşadı ve yaşattı.
Dramla, komediyle, trajediyle seyirciyi selamladı ve Kars ona “ARTİST SETTAR” dedi. Yıllar boyu sevgiyle alkışladı...
1979’da yaşama veda ederken, ardında 7 kız, 3 erkek 10 evlat 24 torun, eşine mütevazi bir emekli aylığı, özenle yetiştirdiği tiyatroya gönül vermiş çok sayıda genç ve Karslıların gönlünde yer tutan unutulmaz tiradlarını bıraktı.
Settar Güldür ilk kez 1923’de Mehmet Hüseyin Berk, Sadık Çetinkaya, Nadir Taşdemir, Tahir Ekinci, Fuat Araslı, Tağı Durmaz’la birlikte Azerbaycan’ın ünlü kompozitörü Üzeyir Hacıbeyli’nin “Arşın Mal Alan” operetiyle seyircinin karşısındaydı.
Tağı Durmaz ve Sadık Çetinkaya ile birlikte hem kadın hem erkek rollerini üstlendi.
Daha sonra bu gruba yeni isimler katıldı, Hüseyin Talınlı, Ağabey Ulu, Hamit Ersöz, Süleyman Göbekli, İbrahim Yalçınyiğit, Settar Bey’in eşi Gülperi Güldür, Abbas Akçaylı, Tağı Oşenyüzen, Hüseyin Bala, Ezemet Öşenyüzen, Epruz Yücel, Muharrem Ak, Suzan Çapan, Cengiz Ekinci, Necati Yıldırım, Hasan Kartarı, Turgut İmren, Songül İmren, Bilge Akkaya ve daha birçok isim...
Cumhuriyetle yaşıt bu faaliyetler Karslıları, opera, operet, dans ve musikiyle buluşturdu, eserler birbiri ardına sahnelendi.
Türk ocakları temsil ve musiki kolu bünyesinde başlayıp halk evleri ve halk eğitim merkezlerinde devam eden bu tiyatro tutkusu küçük salonların küçük sahnelerinde tıpkı “perde” gibi Karslıların yaşamına yeni ufuklar açtı onları farklı dünyalara taşıdı.
Settar Bey’in rol arkadaşları Avukat, Tüccar, Gazeteci, Esnaf, Öğrenci, Zanaatkar, Öğretmen, Ev Hanımı, Memur hemen her meslekten ve her kesimden insanlardı.
Hiç birinin tiyatro alanında bir eğitimi yoktu. Ancak büyük bir inanç ve disiplin duygusuyla alkışı hak ettiler.
Yıllar içerisinde kadrolar değişti, birileri çekildi yeniler katıldı Settar Güldür ise bu kadronun değişmezi olarak tüm oyunlarda oyuncu ve yönetmen olarak var oldu.
1923’te “Arşın Mal Alan” oyunun ile başlayan ve “Köroğlu”, “Leyla ile Mecnun”, “Aslı ile Kerem”, “O Olmasın Bu Olsun”, Elli Yaşında Cem’an”, “Şahsenem” gibi Azerbaycan eserleriyle devam eden tiyatro yaşamı; Bir Kavuk Devrildi, Paydos, Haydi Suna Himmet’in Oğlu, Hoşgörü, Ocak, Taş Parçası, İstanbul Efendisi ve Buzlar Çözülmeden gibi Türk tiyatro eserleriyle başka bir boyut kazandı.
Settar GÜLDÜR'ün Sarıyer Halk Eğitim Merkezin'de sahneye koyduğu “Himmet'in Oğlu” adlı tiyatro eserinden bir sahne.
1933 yılında Kars’a gelen Kemal Sahir tiyatro topluluğunun büyük beğenisini kazanarak İstanbul’a davet edilen Settar Güldür bir yılı aşkın bir süre bu Türk tiyatrosunun büyük ustalarıyla sahne paylaştı Muhsin Ertuğrul ile birlikte ilk sesli Türk filmi olan Lüks Hayatta rol aldı.
Avni Dilligil, Atıf Kaptan, Salih Tozan gibi dönemin önemli isimleriyle dostluklar yaşadı.
Yeteneğine duyulan itimatla İstanbul’da kalması için bir çok teklif almasına rağmen Kars özlemi ağır bastı ve profesyonel tiyatro şansını kullanmadı.
1934 yılında Iğdır’da iki ay gibi kısa bir süre içerisinde Ekber Tekinbaş, Epruz Yücel Bağman, Zeynel Abidin, Hidayet Yalçın gibi isimlerin katkısı ile başarılı bir tiyatro grubu oluşturdu. O dönemlere tanıklık eden sayın Hamza Aygün, Settar Güldür’ün Iğdır’daki çalışmalarına ilişkin şu ifadeleri kullanıyor.
“Settar Bey Bakü’de yapmış olduğu tiyatro eğitimini Kars’ta amatör olarak icra ediyordu. Bu alandaki başarısı ile Iğdır halkı kendisine müracaat ederek sanat faaliyetlerinin Iğdır’da yapılabilmesi için destek istedi. İki aylık disiplinli bir çalışmanın sonucunda ilçemizde bayram havası estiren bir ortam oluştu. Hafta sonları belediye parkının içindeki tiyatro sahnesinde hemşerilerimizin başarılarını alkışlıyorduk. Bizler tiyatroyla ilk kez böyle tanış olduk. Settar Güldür ileriki yıllarda da Iğdır’ın sanat faaliyetlerinde desteğini esirgemedi. Yeteneği ile halkın beğenisini ve takdirini kazan bir insandı”
Settar Güldür sınırlı imkanlar içinde Kars’ın diğer ilçelerine de oyunlarını taşımayı, Erzurum, Trabzon, Ankara, İstanbul kentlerine tiyatroyla birlikte halk dansları ve musiki gruplarını kapsayan kadrolarla turneler düzenlemeyi başardı ve Kars’ın gönüllü sanat elçisi oldu.
Ramazan aylarında iftar sonrası Halkevlerinde yapılan etkinlikler Kars’ın sosyal hayatına ilişkin çok önemli örneklerdir. Devlet birimlerinin halkı aydınlatıcı (Belediye, Ziraat, Veteriner gibi) konuşma ve sohbetlerinin ardından başlayan sanatsal gösteriler uzun yıllar Settar Güldür’ün başkanlığında sürdürüldü. 1964 yılında Sarıyer ilçesinde ilk kez tiyatro Kolu’nu oluşturan ve Halk Eğitim Merkezi bünyesinde bu alanda etkinlikler başlatan yine odur.
Sarıyer halkının “Settar Baba” olarak hitap ettiği Settar Güldür 1979 yılına kadar bu alanda önemli hizmetler yürüttü. Ölümünden sonra sahnelenen birçok oyun tiyatroya kazandırdığı gençler tarafından ona itaf edilerek oynanmaktadır.
Tiyatro hayatında onu unutulmaz yapan ise “Meşhedi İbat” rolüdür.
Üzeyir Hacıbeyli’nin ilk Türk-İslam motifli opereti olan “O Olasın Bu Olsun” eserindeki bu rolle tam elli kez sahneye çıkan Settar Güldür’ü Kars halkı en çok bu rolü ile hatırlar.
1954 yılında sahnelenen Meşhedi İbad'dan bir sahne..
Ay Havar – Ekinci – Bugün Hüryurt – Serhat Kars gibi mahalli gazetelerimizde Settar Güldür ve faaliyetlerine ilişkin yazılar sıklıkla yer almıştır.
Bu yayın arşivi arasıda 1972 yılında evinde yapılan bir röportajdaki kendi anlatımı ile bu değerleri hemşerimizi hatırlamaya devam ediyoruz.
Soru-
1920’li yıllarda Kars’ta Türkiye genelinde özellikle Doğu Anadolu’da örneği olmayan bir sanat ve kültür ortamı yaratılmış ve yaşanmış. Tüm etkinliklerde adınız öne çıkıyor, bu süreç nasıl başladı?
S.G.: Muhaceretin ilk yılları çok zordu. 1900’lü yılların başından itibaren Ermeni ve Rus baskısıyla Kafkasya’dan Anadolu’ya göçler yaşandı.
Özellikle Kars-Iğdır, Arpaçay Azerbaycan Türklerinin geldiği bölgelerdi.
Bizler esarete mahkum edilen bir vatandan, bağımsızlık mücadelesini sürdüren bir vatana geldik. Geride evimizi, maddi varlıklarımızı, hatıralarımızı hatta en yakınlarımızı bıraktık.
Çoğumuz aile fotoğraflarını bile alamamıştı.
Geçmişimize ait getirebildiklerimiz; manevi değerlerimiz, bilgi birikimlerimiz ve yeteneklerimizdi.
Bu birikimleri, tarihinin en zor dönemlerini yaşamasına rağmen kabul ve sevgi gördüğümüz ve zaman içerisinde öz vatanımız bildiğimiz Anadolu ile paylaştık. Ben bir grup arkadaşımla birlikte çocuk yaşımda başlayan ilgi ve sevgiyle tiyatroya yöneldim.
Azeri operetleriyle, Azerbaycan Türk’ünün kültür ve sanatını Anadolu Türklüğüne taşımaya çalıştım. Aynı kaderi yaşadığım arkadaşlarım, dostlarım farklı alanlarda iletişim ve paylaşım ortamları yarattı. Mesela Seyid Bey Garmonunu, Abbas Bey Tarını canı pahasına getirmişti belki onların yerine evlerinden başka eşyalar alabilirlerdi.
Azerbaycan’dan getirilen kitapların yerine yine başka şeyler olabilirdi. Ancak tercihler böyle yapılmıştı iyi ki de böyle yapılmış. Katkılar her alanda hayat buldu.
Tüm bunlar Cumhuriyet devrimlerinin yerleşmesi için başlatılan aydınlanma seferberliği ile örtüşen ve yararı olan amaçlardı. İşte böyle bir ortamda ve bu duygularla başladı çalışmalarımız.
Soru-
Cumhuriyet’in ilk yıllarından söz ediyoruz, çok önemli bir dönem. Engel ya da teşvik amaçlı neler yaşandı?
S.G.: Zorluklar yaşadık elbette. Çünkü milli mücadele sonrası büyük maddi sıkıntılar vardı. Engel derseniz böyle bir şey hiç olmadı olsaydı 50 yıl devam etmezdi.
Teşvik gördünüz mü sorunuzu iki hatıramla cevaplamak isterim.
6 Ekim 1924’de Mustafa Kemal Paşa beraberinde Latife Hanım, Ali Said Paşa ve kalabalık bir devlet erkanı ile birlikte Kars’a geldi.
Atatürk'ün 6 Ekim 1924'te Kars tren garında karşılanması
Garda büyük bir kalabalık ve coşku vardı. Türk ocakları temsil ve musiki kolu olarak Paşayı “Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa” marşıyla karşıladık.
Azerbaycan Türklerinden Mehmet Türkel Bey tarafından büyük öndere itaf edilen bu eser daha sonra Türkiye’nin her köşesinde sevgiyle okundu.
Aynı gün Kars Türk Ocağı şubesine teşrif eden Mustafa Kemal’i bu kez sözleri Azerbaycan’ın büyük şairi Ahmet Cevat Bey’e, bestesi Üzeyir Hacıbeyli’ye ait olan “Çırpınırdın Karadeniz Bakıp Türk’ün Bayrağına” şarkısıyla karşıladık.
Akşam yemeğini müteakip Türk Ocağı Temsil ve Musiki grubunu huzuruna çağırdı. Başkanımız sayın Hamit Ersöz Bey’in gözyaşları içinde yaptığı duygusal konuşmanın ardından Mustafa Kemal faaliyetlerimizden duyduğu memnuniyeti ve Şeyh Şamil oyununu izlemek istediğini buyurdu.
Dağıstanlı Adil ve Mirza Beyler Gazi’nin isteği üzerine tam üç kez bu oyunu gerçek figürleriyle oynadılar. Kısa bir süre sonra Mustafa Kemal Paşa tarafından Ankara’ya çağrıldık. Karpiç gazinosunda Ata’mızın ve maiyetinin huzurunda “Arşın Mal Alan” operetinden kısa bir bölüm ve Azerbaycan Folklöründen ve musikisinden örnekler sunduk.
Kars Türk Ocağı Temsil ve Musiki Gurubu olarak alkışlandık ve tebrik edildik. Gazinonun dışında toplanan halkta tezahürat gösteriyordu. Mustafa Kemal gençlerin içeri alınmasını emretti ve onların da izlemesini sağladı. Büyük Önder’in sanat ve kültür çalışmalarına verdiği önemi ve değeri bizzat yaşama şansını bulduk. Hayatımda gururla sakladığım en büyük hatıramdır.
İkincisini ise; 1926 yılında “Arşın Mal Alan “ operetini Kars’ta bulunan Kurtuluş Savaşı’nın ünlü ismi Halit Paşa’nın huzurunda oynadık. Ertesi gün bütün gurup vali konağına davet edilerek Paşa tarafından övgü dolu sözlerle tebrik edildik.
İki hatıramda siyaseten teşvik edildiğimizin birer örneğidir.
Kars halkının ilgi ve sevgisi ise bu faaliyetleri kalıcı kılan en önemli sebeptir. Türkiye’nin çok az bölgesinde (o dönemler için söylüyorum) sanatsal faaliyetler için böyle bir kadroyu, izleyici açısından da bu kadar destekleyen bir kitleyi bulmak kolay değildi.
Soru: Tiyatro çalışmalarınıza ailenizden katılan oldu mu?
S.G.: Evet Gururla ifade edeyim ki, eşim Gülperi Hanım ilk kez 1925 yılında “Arşın Mal Alan” operetinde Gülçehre Rolüyle benimle sahne paylaştı ve 1933 yılına kadar bir çok oyunda birlikte oynadık. Bu Anadolu’nun bir sınır kentinde önemli ve örnek bir olaydır.
Bu hatırayla ilk çocuğumuza Gülçehre adını verdik. 1939 yılında Gülçehre rolünü bu kez kızım Gülçehre oynadı.
1961 yılında torunum İlhami Askeran 8 yaşında Meşedi İbat’ın torunu olarak sahnede benimleydi. Ailemin diğer üyeleri de farklı etkinliklerle sanat tutkunu benimle paylaştı ve destek oldu.
Gülperi- Settar GÜLDÜR
Soru-
Bu çalışmalarınızın maddi bir karşılığı oldu mu?
S.G.: O dönemler sanat ve kültür faaliyetlerini yaşatan Türk Ocağı, Halk Evi, Halk Eğitim Merkezi gibi kurumların bünyesinde sürdürdüğüm bu hizmetin hiç bir şekilde maddi karşılığı olmadı. Sahne paylaştığım arkadaşlarımla birlikte çalışmalarımız fahri olarak sürdürdük.
Seyid Bey, Tağı Bey, İslam Özinanır Bey, Fermani Baydak Bey, Celâl Baydak Bey İsmail Bey gibi müzisyenler yıllar boyu profesyonel yaptıkları iş olmasına rağmen müzikli oyunlarımızın hemen hepsinde gönüllü olarak yanımızda yer aldılar. Bu dostlarımı minnetle anıyorum.
1954.Meşhedi İbad’dan bir başka görüntü.
Maddiyatın yarışamayacağı manevi kazanımların ise; Türk Sahne Sanatları Derneği tarafından şahsıma verilen Aktör-Rejisör ve Tiyatro yöneticiliği yetki belgesi ve Hüviyet kartı çok sayıda plaket ve tabii Karslıların yıllar boyu esirgemediği alkışlar.
Soru-
Son bir soru. “Kars” için duygu ve düşünceleriniz neler?
S.G.: Bu sohbetin başından beri “beni” değil Kars’ı konuştuğumuzu düşünüyorum. Başka ne diyebilirim ki...
1923’te opereti alkışlayan, 1925’te sahnedeki kadın varlığını yadırgamayan, her türlü yeniliği ve güzelliği olgunlukla benimseyen ve sadece doğu Anadolu’ya değil tüm yurda örnek olan bir şehir.
Cumhuriyetimizin değerlerine sahip çıkan, medeni akıllı, duyarlı ve sanatsever insanların memleketi…
Evet bunlar Settar Güldür’ün kendi ifadeleri yürek sözleriydi...
Hemşehrimiz sayın Dr Beşir Doster;
Kars’ta geçmiş dönemlerde yaşanan sosyal hayata ilişkin tespit ve hatıraları Settar Güldür’ün kimliğinde yansıttığı “İçimizden biri” başlığı altındaki yazısında şu ifadelere yer veriyor.
Afife Jale, Neyyire NEYYİR, Bedia Muvahhit kim? Bunlar ,1920’li yıllarda sahnelere çıkan ilk kadın sanatçılarımızdır. Muhsin ERTUĞRUL, Raşit RIZA , Vasfi RIZA kim? Bunlar da 1920’li yıllarda sahneye çıkan ilk erkek sanatçılarımızdır.
Peki, Ezemet OŞENYÜZEN, Gülperi GÜLDÜR kim, bilemiyoruz!
Peki! Tağı Oşenyüzen, Süleyman Gödekli, Settar Güldür kim? Onları da bilemiyoruz.
İşte o bilmediklerimiz aynı yıllarda yani 1920’li yıllarda İstanbul dışında Anadolu’da tiyatronun T’si bilinmezken Kars’ta sahneye çıkan kadın ve erkek hemşehrilerimizdir.
Adlarını bildiklerimiz sahne tarihinde yerlerini almış adları ansiklopedilere geçmiş kültür tarihimizde iz bırakmış sanatçılarımızdır. Haklarında ciltler dolusu kitaplar yazılmıştır.
Ya bilmediklerimiz? Onlardan söz eden yok! “Doğunun uygar şehri” tanımının içini doldurmak lazım ve de gerekli. Yoksa tümce içi boş bir kendini beğenmişlik ve böbürlenme olarak kalır. Artık bir üniversite şehri olan Kars’ın yakın ve uzak geçmişini yazacak olanların bizim “Sanatçı, Ozan, Eğitimci kahramanlarımızın” da serüvenlerini yazmaları gerektiği inancını taşıyanlardanım. Bu nedenle ben kendisini tanıyan bahtiyarlardan biri olarak onlardan birinin kısa bir portresini çizeceğim.
Türkiye’de kadın erkek hiçbir sanatçımızın sanırım “Artist” diye tanımlanarak çağrılmamıştır. Ne yazılı metinlerde nede sözlü olarak başına artist sözcüğü yazılarak çağrılan bir sanatçımızın varlığını okumadım, duymadım.
Fakat Kars’ta yediden yetmişe herkes, ondan söz ederken ne eksik ne de fazla Artist Settar diye söze başlardı. Öyle sanıyorum ki onun soyadının Güldür olduğunu dahi bilenlerimiz çok azdır.
İnce uzun boyu, ve dalgalı saçların altında gülümseyen yüzü ile o yıllarda bir ermiş görünümündeydi. Bir yandan özel İdare’de ki memuriyetini sürdürüyorken, diğer yandan Kars Halk Evi’nin Tiyatro kolunu yürütüyordu. Biz onun bir masa başı memuru olduğunu da bilmezdik. Çünkü yürürken de konuşurken de asıl işini, gerçek kimliğinin sanatçı kişiliği olduğuna inanmıştık. Bu nedenle onun hayatı varsa-yoksa tiyatro, sahne idi...
Ermeni Kırgını’ndan, Bolşevik Kıyımı’ndan kaçarak Gümrü ve çevresinden kopup Kars’a gelenler, o kaç-göç içinde canlarını kurtardıkları gibi “bir şeylerde” getirmişlerdi. O “şeylerden” biri Tiyatroydu, Akordeondu, Klarnetti, tefti. O yıllarda tiyatro grubunu oluşturan diğer elemanlarda Süleyman Gödekli, Tahir Ekinci, Tağı Oşenyüzen gibi aynı yörenin insanlarıydı. Hemen hepsinde Azerbaycan sahne sanatının büyük kurucusu Üzeyir Hacıbeyli’nin (1885-1948) müzikli komedi, müzikli dram eserlerinden büyük ölçüde etkilenmişlerdir. Çünkü gerek Leyla ile Mecnun operası, gerek Arşın Mal Alan ve Meşhedi İbat gibi operetler o yıllarda geniş halk kitlelerini derinden etkilemiştir. Aksi halde hiçbir tiyatro ve musiki eğitimi almamış bu insanların Kars’ta sahneye çıkmalarını açıkayacak nedenler bulmak oldukça zordur.
Artist Settar, sadece Azerbaycan sahne eserlerinde değil, Türkiye’de de yayınlanmış tiyatro eserlerinde rol almış, sahneye çıkmış, oyunlar yönetmiştir. Önceleri Türk Ocakları’nda başlayan sahne sanatçılığı Halkevleri’yle de devam edip sürmüştür uzun yıllar. Fakat onun asıl ününün musikili Azeri operetleri sağlamıştır. Özellikle Meşhedi İbat rolü onun ününü doruğa çıkarmıştır. O’nun ayna karşısında “hiç de yaşlı olmadığını, gençlere taş çıkartacak güç ve gençlikte” olduğunu anlattığı tiradı hafızalardan silinmeyen bir mükemmelliktedir...
Musiki ile yakın ilgisi olmayanların başarılı bir operet sanatçısı olması mümkün değildir. O nedenle Artist Settar, o dramların, ve komedilerin unutulmayan bir sanatçısı olarak kaldı. Hiç kuşkusuz bunda o eserlerin halk arasında yaygın olan konulardan seçilmiş olmasının rolü ve önemi büyüktü.
Artist Settar ve arkadaşları, bu şehrin uygar kimliğini oluşturan öğelerde emeği ve yüreği olan insanlardır. Bu şehrin çağdaş yapısında iz bırakmışlardır.
Her toplumda yeteneklerini sergilemeye fırsat, imkan ve destek bulamayan değerler vardır. Artist Settar, bizim toplumumuzda yaşayan o değerlerden biridir. Bir uzak taşra kentinde, bir muhacir olarak unutulmayan bir simi bırakmıştır. İnanıyorum ki o da bir şans yakalaşabilseydi.onun da adı ansiklopedilerde, eserleri arşivlerde olurdu.
Her şeye rağmen Artist Settar adı hemşerilerimizin hafızasında nesilden nesile akıp gidecektir.
Seni ve seninle beraber sahneye çıkan, o amatör tiyatro severleri saygıyla anıyorum Settar Emi...
Bizler ülkemizde ve kentlerimizde, aydınlanma döneminin öncülerini, Cumhuriyete özveriyle hizmet edenleri yeterince tanımadık. anlamadık, anlamaya çalışmadık.
Kars’ı Türkiye’nin en uygar kentlerinden biri yapan kimlikleri ya yok saydık ya da yeterince dikkate almadık.
Oysa o dönemlere ilişkin fotoğraflarda tüm değerleri ve dersleri kusursuz bir armoni içinde sunan sanat vardı.
80 yıl önce Kars’ın Türk ocakları sahnesinde kadın ve erkek vardı. Operet oynayan ve bir Artist SETTAR vardı. Hayatını tiyatroya adayan...
1999-2000 döneminde çekilen “Doğu’nun Uygar Kenti Kars” adlı belgesel bugüne kadar yapılanların dışında, yaşanmışlığı, insan dokusunu ve sosyal yaşamı büyük bir duyarlılıkla yansıtmış.
İzlerken öğreniyor, hatırlıyor, tanışıyor ve sanki o dönemleri yaşıyorsunuz.
Beyaz perdede siyah nakışlı bir Cumhuriyet treni fonda “Hoş Gelişler Ola” marşı.
İlk bölüm Kars’ın tarihi, mimarisi ve ekonomisiyle ilgili bilgi ve görüntüleri içeriyor.
Ancak ikinci bölüm başka şekilde etkiliyor. İzlerken görmezden geldiğimiz, hoyratça savurduğumuz, değerlerimizin, yitirdiklerimizin hak etmediğimiz gururunu yaşıyoruz geç kalmışlığın utancını saklamaya çalışarak.
Aslında filme ilgili en anlamlı tanımı hemşerimiz sayın Oktay Ekinci yapıyor “Gecikmiş Bir Vefa Borcu” diyerek...
Kars’ın geçmiş dönemlere ilişkin sosyal yapısını entelektüel birikimleriyle anlatanlar bu filmde hep aynı noktayı vurguluyor. “Kars’ta Yaşanan Kültür ve Sanat Zenginliği”...
Söyleşiler kare kare tiyatro sahnelerinden siyah, beyaz fotoğraflarla buluşuyor ve bu belgeselde adıyla, lakabıyla, yaptıklarıyla sözü edilen isim SETTAR GÜLDÜR. Yaşamının 50 yi aşkın yıllarını tiyatroya adamış, aynı inançları taşıyan arkadaşları ile birlikte “Doğunun uygar kenti Kars” tanımına katkısı, emeği olan bir kimlik...
74 yıllık yaşamına ilişkin bilgiler oldukça yalın. 1905’te Gence’de doğdu. Eğitimini Bakü’de akrabalarının yanında sürdürmeye çalıştı.
Azerbaycan’ın en çalkantılı siyasi dönemlerinde, küçük tiyatro gruplarının, köy köy, kasaba kasaba dolaşarak halkı bağımsızlık mücadelesine hazırladığına tanık oldu. bu dönem ivme kazanan tiyatro eğitimlerine ve musiki gruplarına katıldı...
Mirza Fetali Ahunzade’yi, Sabir’i, Nizami’yi okudu yüreğinde en çok tiyatro ve musiki yer buldu.
Muhaceretle erken yaşında tanıştı. Adres Karstı.
İnce uzun naif bedeni 30’lu yaşlarından itibaren bembeyaz olan saçları gri-mavi gözleri, esprili sohbeti, ustaca kullandığı beden dili ve hoşgörü kültürüyle sempati yaratmayı, iletişim kurmayı başaran bir kimlikti.
Yaşamı boyunca vazgeçemediği beyaz gömleği ve kravatı “Devlet Memuru” olmasına ilişkin saygı tavrıydı 1963 yılında kendi ifadesiyle “İkinci Muhacereti” yaşadı. İstanbul’un Sarıyer ilçesine tayinle Kars’tan ayrıldı.
İl özel idare ve sivil savunma birimlerinde 38 yıl görev yaptı.
Ancak o her şeyden çok sanat yapmayı, sivil insiyatif, kullanmayı tercih etti.
Amatör bir tiyatro sanatçısının profesyonellerle yarışan disiplin duygusu içinde yarım asırlık bir sevdayı yaşadı ve yaşattı.
Dramla, komediyle, trajediyle seyirciyi selamladı ve Kars ona “ARTİST SETTAR” dedi. Yıllar boyu sevgiyle alkışladı...
1979’da yaşama veda ederken, ardında 7 kız, 3 erkek 10 evlat 24 torun, eşine mütevazi bir emekli aylığı, özenle yetiştirdiği tiyatroya gönül vermiş çok sayıda genç ve Karslıların gönlünde yer tutan unutulmaz tiradlarını bıraktı.
Settar Güldür ilk kez 1923’de Mehmet Hüseyin Berk, Sadık Çetinkaya, Nadir Taşdemir, Tahir Ekinci, Fuat Araslı, Tağı Durmaz’la birlikte Azerbaycan’ın ünlü kompozitörü Üzeyir Hacıbeyli’nin “Arşın Mal Alan” operetiyle seyircinin karşısındaydı.
Tağı Durmaz ve Sadık Çetinkaya ile birlikte hem kadın hem erkek rollerini üstlendi.
Daha sonra bu gruba yeni isimler katıldı, Hüseyin Talınlı, Ağabey Ulu, Hamit Ersöz, Süleyman Göbekli, İbrahim Yalçınyiğit, Settar Bey’in eşi Gülperi Güldür, Abbas Akçaylı, Tağı Oşenyüzen, Hüseyin Bala, Ezemet Öşenyüzen, Epruz Yücel, Muharrem Ak, Suzan Çapan, Cengiz Ekinci, Necati Yıldırım, Hasan Kartarı, Turgut İmren, Songül İmren, Bilge Akkaya ve daha birçok isim...
Cumhuriyetle yaşıt bu faaliyetler Karslıları, opera, operet, dans ve musikiyle buluşturdu, eserler birbiri ardına sahnelendi.
Türk ocakları temsil ve musiki kolu bünyesinde başlayıp halk evleri ve halk eğitim merkezlerinde devam eden bu tiyatro tutkusu küçük salonların küçük sahnelerinde tıpkı “perde” gibi Karslıların yaşamına yeni ufuklar açtı onları farklı dünyalara taşıdı.
Settar Bey’in rol arkadaşları Avukat, Tüccar, Gazeteci, Esnaf, Öğrenci, Zanaatkar, Öğretmen, Ev Hanımı, Memur hemen her meslekten ve her kesimden insanlardı.
Hiç birinin tiyatro alanında bir eğitimi yoktu. Ancak büyük bir inanç ve disiplin duygusuyla alkışı hak ettiler.
Yıllar içerisinde kadrolar değişti, birileri çekildi yeniler katıldı Settar Güldür ise bu kadronun değişmezi olarak tüm oyunlarda oyuncu ve yönetmen olarak var oldu.
1923’te “Arşın Mal Alan” oyunun ile başlayan ve “Köroğlu”, “Leyla ile Mecnun”, “Aslı ile Kerem”, “O Olmasın Bu Olsun”, Elli Yaşında Cem’an”, “Şahsenem” gibi Azerbaycan eserleriyle devam eden tiyatro yaşamı; Bir Kavuk Devrildi, Paydos, Haydi Suna Himmet’in Oğlu, Hoşgörü, Ocak, Taş Parçası, İstanbul Efendisi ve Buzlar Çözülmeden gibi Türk tiyatro eserleriyle başka bir boyut kazandı.
Settar GÜLDÜR'ün Sarıyer Halk Eğitim Merkezin'de sahneye koyduğu “Himmet'in Oğlu” adlı tiyatro eserinden bir sahne.
1933 yılında Kars’a gelen Kemal Sahir tiyatro topluluğunun büyük beğenisini kazanarak İstanbul’a davet edilen Settar Güldür bir yılı aşkın bir süre bu Türk tiyatrosunun büyük ustalarıyla sahne paylaştı Muhsin Ertuğrul ile birlikte ilk sesli Türk filmi olan Lüks Hayatta rol aldı.
Avni Dilligil, Atıf Kaptan, Salih Tozan gibi dönemin önemli isimleriyle dostluklar yaşadı.
Yeteneğine duyulan itimatla İstanbul’da kalması için bir çok teklif almasına rağmen Kars özlemi ağır bastı ve profesyonel tiyatro şansını kullanmadı.
1934 yılında Iğdır’da iki ay gibi kısa bir süre içerisinde Ekber Tekinbaş, Epruz Yücel Bağman, Zeynel Abidin, Hidayet Yalçın gibi isimlerin katkısı ile başarılı bir tiyatro grubu oluşturdu. O dönemlere tanıklık eden sayın Hamza Aygün, Settar Güldür’ün Iğdır’daki çalışmalarına ilişkin şu ifadeleri kullanıyor.
“Settar Bey Bakü’de yapmış olduğu tiyatro eğitimini Kars’ta amatör olarak icra ediyordu. Bu alandaki başarısı ile Iğdır halkı kendisine müracaat ederek sanat faaliyetlerinin Iğdır’da yapılabilmesi için destek istedi. İki aylık disiplinli bir çalışmanın sonucunda ilçemizde bayram havası estiren bir ortam oluştu. Hafta sonları belediye parkının içindeki tiyatro sahnesinde hemşerilerimizin başarılarını alkışlıyorduk. Bizler tiyatroyla ilk kez böyle tanış olduk. Settar Güldür ileriki yıllarda da Iğdır’ın sanat faaliyetlerinde desteğini esirgemedi. Yeteneği ile halkın beğenisini ve takdirini kazan bir insandı”
Settar Güldür sınırlı imkanlar içinde Kars’ın diğer ilçelerine de oyunlarını taşımayı, Erzurum, Trabzon, Ankara, İstanbul kentlerine tiyatroyla birlikte halk dansları ve musiki gruplarını kapsayan kadrolarla turneler düzenlemeyi başardı ve Kars’ın gönüllü sanat elçisi oldu.
Ramazan aylarında iftar sonrası Halkevlerinde yapılan etkinlikler Kars’ın sosyal hayatına ilişkin çok önemli örneklerdir. Devlet birimlerinin halkı aydınlatıcı (Belediye, Ziraat, Veteriner gibi) konuşma ve sohbetlerinin ardından başlayan sanatsal gösteriler uzun yıllar Settar Güldür’ün başkanlığında sürdürüldü. 1964 yılında Sarıyer ilçesinde ilk kez tiyatro Kolu’nu oluşturan ve Halk Eğitim Merkezi bünyesinde bu alanda etkinlikler başlatan yine odur.
Sarıyer halkının “Settar Baba” olarak hitap ettiği Settar Güldür 1979 yılına kadar bu alanda önemli hizmetler yürüttü. Ölümünden sonra sahnelenen birçok oyun tiyatroya kazandırdığı gençler tarafından ona itaf edilerek oynanmaktadır.
Tiyatro hayatında onu unutulmaz yapan ise “Meşhedi İbat” rolüdür.
Üzeyir Hacıbeyli’nin ilk Türk-İslam motifli opereti olan “O Olasın Bu Olsun” eserindeki bu rolle tam elli kez sahneye çıkan Settar Güldür’ü Kars halkı en çok bu rolü ile hatırlar.
1954 yılında sahnelenen Meşhedi İbad'dan bir sahne..
Ay Havar – Ekinci – Bugün Hüryurt – Serhat Kars gibi mahalli gazetelerimizde Settar Güldür ve faaliyetlerine ilişkin yazılar sıklıkla yer almıştır.
Bu yayın arşivi arasıda 1972 yılında evinde yapılan bir röportajdaki kendi anlatımı ile bu değerleri hemşerimizi hatırlamaya devam ediyoruz.
Soru-
1920’li yıllarda Kars’ta Türkiye genelinde özellikle Doğu Anadolu’da örneği olmayan bir sanat ve kültür ortamı yaratılmış ve yaşanmış. Tüm etkinliklerde adınız öne çıkıyor, bu süreç nasıl başladı?
S.G.: Muhaceretin ilk yılları çok zordu. 1900’lü yılların başından itibaren Ermeni ve Rus baskısıyla Kafkasya’dan Anadolu’ya göçler yaşandı.
Özellikle Kars-Iğdır, Arpaçay Azerbaycan Türklerinin geldiği bölgelerdi.
Bizler esarete mahkum edilen bir vatandan, bağımsızlık mücadelesini sürdüren bir vatana geldik. Geride evimizi, maddi varlıklarımızı, hatıralarımızı hatta en yakınlarımızı bıraktık.
Çoğumuz aile fotoğraflarını bile alamamıştı.
Geçmişimize ait getirebildiklerimiz; manevi değerlerimiz, bilgi birikimlerimiz ve yeteneklerimizdi.
Bu birikimleri, tarihinin en zor dönemlerini yaşamasına rağmen kabul ve sevgi gördüğümüz ve zaman içerisinde öz vatanımız bildiğimiz Anadolu ile paylaştık. Ben bir grup arkadaşımla birlikte çocuk yaşımda başlayan ilgi ve sevgiyle tiyatroya yöneldim.
Azeri operetleriyle, Azerbaycan Türk’ünün kültür ve sanatını Anadolu Türklüğüne taşımaya çalıştım. Aynı kaderi yaşadığım arkadaşlarım, dostlarım farklı alanlarda iletişim ve paylaşım ortamları yarattı. Mesela Seyid Bey Garmonunu, Abbas Bey Tarını canı pahasına getirmişti belki onların yerine evlerinden başka eşyalar alabilirlerdi.
Azerbaycan’dan getirilen kitapların yerine yine başka şeyler olabilirdi. Ancak tercihler böyle yapılmıştı iyi ki de böyle yapılmış. Katkılar her alanda hayat buldu.
Tüm bunlar Cumhuriyet devrimlerinin yerleşmesi için başlatılan aydınlanma seferberliği ile örtüşen ve yararı olan amaçlardı. İşte böyle bir ortamda ve bu duygularla başladı çalışmalarımız.
Soru-
Cumhuriyet’in ilk yıllarından söz ediyoruz, çok önemli bir dönem. Engel ya da teşvik amaçlı neler yaşandı?
S.G.: Zorluklar yaşadık elbette. Çünkü milli mücadele sonrası büyük maddi sıkıntılar vardı. Engel derseniz böyle bir şey hiç olmadı olsaydı 50 yıl devam etmezdi.
Teşvik gördünüz mü sorunuzu iki hatıramla cevaplamak isterim.
6 Ekim 1924’de Mustafa Kemal Paşa beraberinde Latife Hanım, Ali Said Paşa ve kalabalık bir devlet erkanı ile birlikte Kars’a geldi.
Atatürk'ün 6 Ekim 1924'te Kars tren garında karşılanması
Garda büyük bir kalabalık ve coşku vardı. Türk ocakları temsil ve musiki kolu olarak Paşayı “Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa” marşıyla karşıladık.
Azerbaycan Türklerinden Mehmet Türkel Bey tarafından büyük öndere itaf edilen bu eser daha sonra Türkiye’nin her köşesinde sevgiyle okundu.
Aynı gün Kars Türk Ocağı şubesine teşrif eden Mustafa Kemal’i bu kez sözleri Azerbaycan’ın büyük şairi Ahmet Cevat Bey’e, bestesi Üzeyir Hacıbeyli’ye ait olan “Çırpınırdın Karadeniz Bakıp Türk’ün Bayrağına” şarkısıyla karşıladık.
Akşam yemeğini müteakip Türk Ocağı Temsil ve Musiki grubunu huzuruna çağırdı. Başkanımız sayın Hamit Ersöz Bey’in gözyaşları içinde yaptığı duygusal konuşmanın ardından Mustafa Kemal faaliyetlerimizden duyduğu memnuniyeti ve Şeyh Şamil oyununu izlemek istediğini buyurdu.
Dağıstanlı Adil ve Mirza Beyler Gazi’nin isteği üzerine tam üç kez bu oyunu gerçek figürleriyle oynadılar. Kısa bir süre sonra Mustafa Kemal Paşa tarafından Ankara’ya çağrıldık. Karpiç gazinosunda Ata’mızın ve maiyetinin huzurunda “Arşın Mal Alan” operetinden kısa bir bölüm ve Azerbaycan Folklöründen ve musikisinden örnekler sunduk.
Kars Türk Ocağı Temsil ve Musiki Gurubu olarak alkışlandık ve tebrik edildik. Gazinonun dışında toplanan halkta tezahürat gösteriyordu. Mustafa Kemal gençlerin içeri alınmasını emretti ve onların da izlemesini sağladı. Büyük Önder’in sanat ve kültür çalışmalarına verdiği önemi ve değeri bizzat yaşama şansını bulduk. Hayatımda gururla sakladığım en büyük hatıramdır.
İkincisini ise; 1926 yılında “Arşın Mal Alan “ operetini Kars’ta bulunan Kurtuluş Savaşı’nın ünlü ismi Halit Paşa’nın huzurunda oynadık. Ertesi gün bütün gurup vali konağına davet edilerek Paşa tarafından övgü dolu sözlerle tebrik edildik.
İki hatıramda siyaseten teşvik edildiğimizin birer örneğidir.
Kars halkının ilgi ve sevgisi ise bu faaliyetleri kalıcı kılan en önemli sebeptir. Türkiye’nin çok az bölgesinde (o dönemler için söylüyorum) sanatsal faaliyetler için böyle bir kadroyu, izleyici açısından da bu kadar destekleyen bir kitleyi bulmak kolay değildi.
Soru: Tiyatro çalışmalarınıza ailenizden katılan oldu mu?
S.G.: Evet Gururla ifade edeyim ki, eşim Gülperi Hanım ilk kez 1925 yılında “Arşın Mal Alan” operetinde Gülçehre Rolüyle benimle sahne paylaştı ve 1933 yılına kadar bir çok oyunda birlikte oynadık. Bu Anadolu’nun bir sınır kentinde önemli ve örnek bir olaydır.
Bu hatırayla ilk çocuğumuza Gülçehre adını verdik. 1939 yılında Gülçehre rolünü bu kez kızım Gülçehre oynadı.
1961 yılında torunum İlhami Askeran 8 yaşında Meşedi İbat’ın torunu olarak sahnede benimleydi. Ailemin diğer üyeleri de farklı etkinliklerle sanat tutkunu benimle paylaştı ve destek oldu.
Gülperi- Settar GÜLDÜR
Soru-
Bu çalışmalarınızın maddi bir karşılığı oldu mu?
S.G.: O dönemler sanat ve kültür faaliyetlerini yaşatan Türk Ocağı, Halk Evi, Halk Eğitim Merkezi gibi kurumların bünyesinde sürdürdüğüm bu hizmetin hiç bir şekilde maddi karşılığı olmadı. Sahne paylaştığım arkadaşlarımla birlikte çalışmalarımız fahri olarak sürdürdük.
Seyid Bey, Tağı Bey, İslam Özinanır Bey, Fermani Baydak Bey, Celâl Baydak Bey İsmail Bey gibi müzisyenler yıllar boyu profesyonel yaptıkları iş olmasına rağmen müzikli oyunlarımızın hemen hepsinde gönüllü olarak yanımızda yer aldılar. Bu dostlarımı minnetle anıyorum.
1954.Meşhedi İbad’dan bir başka görüntü.
Maddiyatın yarışamayacağı manevi kazanımların ise; Türk Sahne Sanatları Derneği tarafından şahsıma verilen Aktör-Rejisör ve Tiyatro yöneticiliği yetki belgesi ve Hüviyet kartı çok sayıda plaket ve tabii Karslıların yıllar boyu esirgemediği alkışlar.
Soru-
Son bir soru. “Kars” için duygu ve düşünceleriniz neler?
S.G.: Bu sohbetin başından beri “beni” değil Kars’ı konuştuğumuzu düşünüyorum. Başka ne diyebilirim ki...
1923’te opereti alkışlayan, 1925’te sahnedeki kadın varlığını yadırgamayan, her türlü yeniliği ve güzelliği olgunlukla benimseyen ve sadece doğu Anadolu’ya değil tüm yurda örnek olan bir şehir.
Cumhuriyetimizin değerlerine sahip çıkan, medeni akıllı, duyarlı ve sanatsever insanların memleketi…
Evet bunlar Settar Güldür’ün kendi ifadeleri yürek sözleriydi...
Hemşehrimiz sayın Dr Beşir Doster;
Kars’ta geçmiş dönemlerde yaşanan sosyal hayata ilişkin tespit ve hatıraları Settar Güldür’ün kimliğinde yansıttığı “İçimizden biri” başlığı altındaki yazısında şu ifadelere yer veriyor.
Afife Jale, Neyyire NEYYİR, Bedia Muvahhit kim? Bunlar ,1920’li yıllarda sahnelere çıkan ilk kadın sanatçılarımızdır. Muhsin ERTUĞRUL, Raşit RIZA , Vasfi RIZA kim? Bunlar da 1920’li yıllarda sahneye çıkan ilk erkek sanatçılarımızdır.
Peki, Ezemet OŞENYÜZEN, Gülperi GÜLDÜR kim, bilemiyoruz!
Peki! Tağı Oşenyüzen, Süleyman Gödekli, Settar Güldür kim? Onları da bilemiyoruz.
İşte o bilmediklerimiz aynı yıllarda yani 1920’li yıllarda İstanbul dışında Anadolu’da tiyatronun T’si bilinmezken Kars’ta sahneye çıkan kadın ve erkek hemşehrilerimizdir.
Adlarını bildiklerimiz sahne tarihinde yerlerini almış adları ansiklopedilere geçmiş kültür tarihimizde iz bırakmış sanatçılarımızdır. Haklarında ciltler dolusu kitaplar yazılmıştır.
Ya bilmediklerimiz? Onlardan söz eden yok! “Doğunun uygar şehri” tanımının içini doldurmak lazım ve de gerekli. Yoksa tümce içi boş bir kendini beğenmişlik ve böbürlenme olarak kalır. Artık bir üniversite şehri olan Kars’ın yakın ve uzak geçmişini yazacak olanların bizim “Sanatçı, Ozan, Eğitimci kahramanlarımızın” da serüvenlerini yazmaları gerektiği inancını taşıyanlardanım. Bu nedenle ben kendisini tanıyan bahtiyarlardan biri olarak onlardan birinin kısa bir portresini çizeceğim.
Türkiye’de kadın erkek hiçbir sanatçımızın sanırım “Artist” diye tanımlanarak çağrılmamıştır. Ne yazılı metinlerde nede sözlü olarak başına artist sözcüğü yazılarak çağrılan bir sanatçımızın varlığını okumadım, duymadım.
Fakat Kars’ta yediden yetmişe herkes, ondan söz ederken ne eksik ne de fazla Artist Settar diye söze başlardı. Öyle sanıyorum ki onun soyadının Güldür olduğunu dahi bilenlerimiz çok azdır.
İnce uzun boyu, ve dalgalı saçların altında gülümseyen yüzü ile o yıllarda bir ermiş görünümündeydi. Bir yandan özel İdare’de ki memuriyetini sürdürüyorken, diğer yandan Kars Halk Evi’nin Tiyatro kolunu yürütüyordu. Biz onun bir masa başı memuru olduğunu da bilmezdik. Çünkü yürürken de konuşurken de asıl işini, gerçek kimliğinin sanatçı kişiliği olduğuna inanmıştık. Bu nedenle onun hayatı varsa-yoksa tiyatro, sahne idi...
Ermeni Kırgını’ndan, Bolşevik Kıyımı’ndan kaçarak Gümrü ve çevresinden kopup Kars’a gelenler, o kaç-göç içinde canlarını kurtardıkları gibi “bir şeylerde” getirmişlerdi. O “şeylerden” biri Tiyatroydu, Akordeondu, Klarnetti, tefti. O yıllarda tiyatro grubunu oluşturan diğer elemanlarda Süleyman Gödekli, Tahir Ekinci, Tağı Oşenyüzen gibi aynı yörenin insanlarıydı. Hemen hepsinde Azerbaycan sahne sanatının büyük kurucusu Üzeyir Hacıbeyli’nin (1885-1948) müzikli komedi, müzikli dram eserlerinden büyük ölçüde etkilenmişlerdir. Çünkü gerek Leyla ile Mecnun operası, gerek Arşın Mal Alan ve Meşhedi İbat gibi operetler o yıllarda geniş halk kitlelerini derinden etkilemiştir. Aksi halde hiçbir tiyatro ve musiki eğitimi almamış bu insanların Kars’ta sahneye çıkmalarını açıkayacak nedenler bulmak oldukça zordur.
Artist Settar, sadece Azerbaycan sahne eserlerinde değil, Türkiye’de de yayınlanmış tiyatro eserlerinde rol almış, sahneye çıkmış, oyunlar yönetmiştir. Önceleri Türk Ocakları’nda başlayan sahne sanatçılığı Halkevleri’yle de devam edip sürmüştür uzun yıllar. Fakat onun asıl ününün musikili Azeri operetleri sağlamıştır. Özellikle Meşhedi İbat rolü onun ününü doruğa çıkarmıştır. O’nun ayna karşısında “hiç de yaşlı olmadığını, gençlere taş çıkartacak güç ve gençlikte” olduğunu anlattığı tiradı hafızalardan silinmeyen bir mükemmelliktedir...
Musiki ile yakın ilgisi olmayanların başarılı bir operet sanatçısı olması mümkün değildir. O nedenle Artist Settar, o dramların, ve komedilerin unutulmayan bir sanatçısı olarak kaldı. Hiç kuşkusuz bunda o eserlerin halk arasında yaygın olan konulardan seçilmiş olmasının rolü ve önemi büyüktü.
Artist Settar ve arkadaşları, bu şehrin uygar kimliğini oluşturan öğelerde emeği ve yüreği olan insanlardır. Bu şehrin çağdaş yapısında iz bırakmışlardır.
Her toplumda yeteneklerini sergilemeye fırsat, imkan ve destek bulamayan değerler vardır. Artist Settar, bizim toplumumuzda yaşayan o değerlerden biridir. Bir uzak taşra kentinde, bir muhacir olarak unutulmayan bir simi bırakmıştır. İnanıyorum ki o da bir şans yakalaşabilseydi.onun da adı ansiklopedilerde, eserleri arşivlerde olurdu.
Her şeye rağmen Artist Settar adı hemşerilerimizin hafızasında nesilden nesile akıp gidecektir.
Seni ve seninle beraber sahneye çıkan, o amatör tiyatro severleri saygıyla anıyorum Settar Emi...
İki acı kayıp
İstanbul'da yaşayan, derneğimizin dostu, Garmon ve Nağara Sanatçısı, 2005 yılında yaptığımız Azerbaycan Cumhuriyet Bayramı kutlamasına, Garmonu ve Reks grubuyla İstanbuldan gelerek katılan, Novruz Festivalimizi, gönderdiği maillerle sürekli destekleyen ve bizi yüreklendiren, sanatçı dostumuz ve yakın akrabam Ali Elyagut'un annesi Yazgül Elyagut (Karaçanta), uzun süren hastalığı sonucu bugün vefat etmiştir.
Bursada yaşayan, Bursa Azerbaycan Derneğinin kurucularından, Kars doğumlu, Karsıların deyişiyle "artist Settar"ın kızı, Dr. Cengiz Askeran'ın eşi, Ankara Azerbaycan Kültür Derneğinin başkanı, eski milletvekili, Cemil Ünal'ın kayın validesi, Çağdaş Azerbaycan kadının Türkiyedeki en güzel örneklerinden, Gülçehre Askeran 17 Temmuz günü vefat etmiştir.
Bursada yaşayan, Bursa Azerbaycan Derneğinin kurucularından, Kars doğumlu, Karsıların deyişiyle "artist Settar"ın kızı, Dr. Cengiz Askeran'ın eşi, Ankara Azerbaycan Kültür Derneğinin başkanı, eski milletvekili, Cemil Ünal'ın kayın validesi, Çağdaş Azerbaycan kadının Türkiyedeki en güzel örneklerinden, Gülçehre Askeran 17 Temmuz günü vefat etmiştir.
8 Temmuz 2008 Salı
Kayıplarımız ve Sevinçlerimiz
İzmir'de yaşayan Kars doğumlu, Azerbaycanlı dostumuz Yavuz Şener'in babası, İbrahim Şener, İstanbul'da geçirdiği bir trafik kazası sonucunda hayatını kaybetti.
Azerbaycan Kültür Merkezi İdare Heyeti üyeleri, Cemal ve Celal Mehmethanoğlunun amcaları, Ferhat Aksüyek İstanbul'da vefat etti.
Toy Azeri Müzik Topluluğu üyelerinden ve Kültür Merkezimiz üyesi Gülyüz Aktaş'ın Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji bölümünde araştırma görevlisi oğlu, evlendi.
Azerbaycan Kültür Merkezi İdare Heyeti üyeleri, Cemal ve Celal Mehmethanoğlunun amcaları, Ferhat Aksüyek İstanbul'da vefat etti.
Toy Azeri Müzik Topluluğu üyelerinden ve Kültür Merkezimiz üyesi Gülyüz Aktaş'ın Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji bölümünde araştırma görevlisi oğlu, evlendi.
7 Temmuz 2008 Pazartesi
Geçtiğimiz aylarda İstanbul Kadıköy yakasında Azerbaycan Kültür ve Dayanışma Derneği Kuruldu
Yener Kazak abimizin başkanlığında ve Neşe Doster'in başkan yardımcılığı yaptığı, Güven Akmaz'ın Sekreter, Turgay Ermiş'inde sayman olarak görev aldığı derneğimize başarılar diliyoruz.
28 Haziran 2008 Cumartesi
Azerbaycan Kültür Merkezinin 1.Genel Kurulu Yapıldı.
28.6.2008 Cumartesi günü derneğimizin genel kurulu yapıldı.
Genel Kurulda, merkezimizin kuruluş ilkelere ve çalışma prensipleri görüşüldü, Azerbaycan Kültür Merkezi derneğinin, kuruluş ilkeleri ve çalışma prensipleri adıyla, 19 maddelik metin oluşturuldu..
Türkiyede yaranmış olan, Türkiye Azerbaycan Dernekleri Federosyonuna katılma kararı alındı.
Tüzüğün, dernek yöneticileriyle ilgili bölümünde değişiklik yapılarak, yönetim kurulu üyeleri sayısı 11'e çıkarıldı.
Yönetim kuruluna seçilen 11 kişi, yedeklerde yer alan 11 kişi, denetleme kurulu asıl ve yedek 6 kişi, toplamda 28 kişi, eşit söz hakkına sahip,danışma kurulu olarak adlandırıldı.
Kültür Merkezimizin tüm faaliyetlerinin 28 kişilik danışma kurulunun kararıyla ve çalışmasıyla yapılmasına karar verildi.
Sonunda da Danışma Kurulu üyeleri şöyle belirlendi (yönetim kurulu asıl , yedek ve denetleme kurulu asıl, yedek üyelirleri )
Yönetim Kurulu asıl üyeliklerine;
Cemal Mehmethanoğlu, Nazim Aliyev, Rıfat Karaca, Gürbüz Vurkır, Asif Qurbanov, Hüseyin Güzel, Hasan Ocak, Afet Rustemova, Serane Şuay, İsa Ambarcı, Güven Sevilmiş,
Yönetim Kurulu yedek üyelirlere;
Fuat Acarlı, Atalay Ekinci, Orhan Çiftçi, Natavan Ünal, Nilgün Özbey, Fatih Akıcı, Volkan Özışık, Ferid Muradov, Kemal Aksüyek, Lokman Kızılören,Oktay Şafi, Celal Mehmethanoğlu,
Denetim Kurulu asıl üyeler;
Halim Yıldırım, Şaban Akıcı, Nilgün Özbey
Denetleme Kurulu yedek üyelirlere;
İsmet Develi, Saffet Yahşi, Qara Çetinkaya,
Genel Kurulda, merkezimizin kuruluş ilkelere ve çalışma prensipleri görüşüldü, Azerbaycan Kültür Merkezi derneğinin, kuruluş ilkeleri ve çalışma prensipleri adıyla, 19 maddelik metin oluşturuldu..
Türkiyede yaranmış olan, Türkiye Azerbaycan Dernekleri Federosyonuna katılma kararı alındı.
Tüzüğün, dernek yöneticileriyle ilgili bölümünde değişiklik yapılarak, yönetim kurulu üyeleri sayısı 11'e çıkarıldı.
Yönetim kuruluna seçilen 11 kişi, yedeklerde yer alan 11 kişi, denetleme kurulu asıl ve yedek 6 kişi, toplamda 28 kişi, eşit söz hakkına sahip,danışma kurulu olarak adlandırıldı.
Kültür Merkezimizin tüm faaliyetlerinin 28 kişilik danışma kurulunun kararıyla ve çalışmasıyla yapılmasına karar verildi.
Sonunda da Danışma Kurulu üyeleri şöyle belirlendi (yönetim kurulu asıl , yedek ve denetleme kurulu asıl, yedek üyelirleri )
Yönetim Kurulu asıl üyeliklerine;
Cemal Mehmethanoğlu, Nazim Aliyev, Rıfat Karaca, Gürbüz Vurkır, Asif Qurbanov, Hüseyin Güzel, Hasan Ocak, Afet Rustemova, Serane Şuay, İsa Ambarcı, Güven Sevilmiş,
Yönetim Kurulu yedek üyelirlere;
Fuat Acarlı, Atalay Ekinci, Orhan Çiftçi, Natavan Ünal, Nilgün Özbey, Fatih Akıcı, Volkan Özışık, Ferid Muradov, Kemal Aksüyek, Lokman Kızılören,Oktay Şafi, Celal Mehmethanoğlu,
Denetim Kurulu asıl üyeler;
Halim Yıldırım, Şaban Akıcı, Nilgün Özbey
Denetleme Kurulu yedek üyelirlere;
İsmet Develi, Saffet Yahşi, Qara Çetinkaya,
15 Haziran 2008 Pazar
Azerbaycan Kültür Merkezinin 1. Genel Kurulu Yapılıyor
28. 2008 tarihinde, Azerbaycan Kültür Merkezi 1. genel kurulunu yapıyor.
Küçük bir şenlik ve kokteyl ile sonuçlandırılacak kongreye, İzmir'de yaşayan Azerbaycan kökenli tüm dostlarımız ve Azerbaycan sevenler davet edildi.
Genel Kurul, Konak Belediyesi, Alsancak Kültür Merkezi, Nevzat Benal Salonunda, 28.6.2008 Cumartesi günü saat 14.00-17.00 arasında gerçekleşecektir.
Genel kurulla ilgili daha geniş bilgiyi http://azerbaycankulturmerkezi.blogspot.com adresinden alabilirsiniz.
1 Haziran 2008 Pazar
Yaşasın İzmir-Bakı-Tebriz Gardaşlığı



Bakı İzmir Tebriz
29 Mayıs gecesi yaptığımız, Cumhuriyetimizin 90. yılının kutlama programında, konser salonun arka sıralarında, hem konseri dinliyorum, hem de düşünüyorum.Elgün Quluyev’in söylediği şarkıları, meni 20 yıl öncesine götürüyor. 20 yıl önce aynı şarkıları Reşit Behbudov okumuştu. 28 Nisan 1988 yılında İzmir’e gelen dahi sanatçımız, Atatürk Kültür Merkezinde, Elgün’ün Repertuarına çok benzeyen bir konser vermişti. Şarkıları aynıydı, sanki ses de aynıydı.İki sanatçımızın da sesleri ve söyledikleri şarkılar birbirinin aynı gibiydi.Konser öncesi, yazdığım davetiyelerde, “Azerbaycan’ın genç Reşit Behbutovlarından, Elgün Quluyev…” diye bir cümle kullanmıştım. Konser sırasında bu benzetmemin ne kadar doğru olduğunu düşünüyorum.Piyano’nun tuşları ise adeta Terane Abbasova hanımın parmaklarının altında eziliyordu. Terane hanımın tarzının, ünlü piyanist (Reşit Behbutov’un konserinde ona eşlik etmişti) Çingiz Sadıkov’a ne kadar benzediğini düşünüyordum. Konser sırasında düşündüm ki, “Reşit Behbutov yeniden İzmir’e geldi.”Elgün’ün söylediği şarkılar, beni 20 yıl öncesine götürdü. 20 yıl öncesi konseri düşünürken, bu konserle birlikte, o zamanki Büyükşehir belediye başkanı Burhan Özfatura’nın Belediye meclis kararıyla, Bakı ile İzmir’i kardeş şehir ilan etmesi aklıma geliyor. Sonra ise, İzmir-Bakı kardeşliğinin zaman içinde nasıl yaddan çıktığı, Belediye başkanları değiştikçe, bir önceki başkan zamanında alınan kararların nasıl unutulduğunu düşünüyorum. İzmir-Bakı kardeş şehir ilan edilmesinin tekrar yadlara salınması için, Kültür Merkezimize büyük işler düştüğünü, bu kardeşliğin tekrar canlandırılması için neler yapmamız gerektiğini düşünüyorumSonra bir şey daha aklıma geliyor, İzmir’de yaptığımız kültürel etkinliklerde her zaman Tebrizli sanatçıların da bizimle olduklarını hatırlıyorum. Bir dönem, Seyfi Azeroğlu, Möhsin Qurbani, Huşeng Azeroğlu, daha sonraki dönemlerde de Cavit Tebrizli ve son olarak ta, Tebrizli Reza Cudi…İzmir’deydiler.Bakı ile Tebriz zaten doğma kardeştiler. İzmir ile de Bakı 1988 yılında kardeş ilan edilmişti. O zaman, İzmir ile Tebriz’de kardeş sayılmalıydı. “Kardeşimin kardeşi benimde kardeşimdir” mantığıyla düşününce ve Tebrizli sanatçı dostumuzun da konserimizde oluşu, bende, İzmir ile Tebriz şehrinin kardeş kabul edilmesi ve ilan edilmesi gerektiğini fikrini oluşturuyor.Şehirler arasındaki kardeşlik unvanlarını, genel olarak belediye meclisleri veriyor. Bizim yada benim böyle bir unvan vermeye hakkım var mı? Yok mu? Diye düşünüyorum. Sonra soruma cevap veriyorum. İzmir’de 28 yıldır yaşayan bir vatandaş ve İzmir’de var olan bir sivil toplum örgütünün başkanı olarak, böyle bir kardeşlik ilan etmeye hakkım olduğuna karar veriyorum.Konser bitiminde, konsere katılan sanatçı dostlarıma ve şenliğimize destek olanlara teşekkür belgelerine vermek için sahneye çağırıldığımda, bu düşüncelerimi şenliğimize katılan dostlarımıza da açıyorum. İzmir-Tebriz-Bakı kardeşliğini ilan ediyorum. Kendi kendime söz veriyorum. Bu şiarı, bu güzel üç şehrimizin, halkına da ulaştıracağım ve benimseteceğim. Öncelikle unutulan Bakı İzmir kardeşliğini tekrar hatırlatacağım ve İzmir ile Tebriz’in kardeşliğini tüm dünyaya ilan edip, kardeşlik fikrini Tebriz ve İzmir ahalisine benimseteceğim.İzmir Tebriz kardeşliğini düşünürken, 1970 li yıllardan beri İzmir’de tahsil alan binlerce Tebrizli gençler aklıma geliyor.1980-1987 yıllarında birlikte okuduğumuz Tebrizli arkadaşlarım aklıma geliyor, 75-82 yılları arasında İzmir’de okurken Akordeon çalan Perviz bey, şu anda İstanbul’da bir özel hastanede çalışan Dr. Rıza, Uşakta Göz hekimi olarak çalışan Dr Cafer bey, o anda salonda olan Dr Mesut, Makine mühendisi dostumuz Aziz bey, Eşi İzmirli olan ve şu anda Londra’da diş hekimi olarak çalışan Ahmet, Danimarka’ya iltica eden kızıl saçlı Ekber ve sayıları yüzlerle ifade edilebilecek Tebrizli dostlarım aklıma geliyor. Onların bu ideaya benim kadar destek verecekleri aklıma geliyor. İzmir’de yaşayan 20000’den çok Azerbaycan Türkünün destek vereceği aklıma geliyor.Ben sahnede İzmir Tebriz kardeşliğini ilan ettiğim sırada, salonda bulunan dostumuz Aziz beyde, bana Tebrizli, Azerbaycan’ın en büyük şairlerinden Şehriyar’ın bir posterini armağan ediyor. İki anlamlı olay üst üstü geliyor.Ben fikrimi ilan ettikten sonra, mikrofonu alan Tebrizli Reza Cudi dostumuz, benim fikirlerime katıldığını söylüyor.Ertesi gün bu fikrimi, telefonla Cavit Tebrizli dostuma da açıyorum ve onun da bu fikre memnuniyetle katıldığını duyuyorum.Bu fikri ilan ettikten sonra sıra geldi, bu şiarı, dünya kamuoyuna ulaştırmaya, zor olan bir görev bekliyor beni ve kültür merkezimizi.
Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin 90. kuruluş yıldönümünün ve şenliğimizin düşündürdükleri.
Azerbaycan Halk Cumhuriyeti 2 yıla yakın yaşamıştı. daha sonra Sovyet Azerbaycan Cumhuriyetini oluşmuştu.. Bağımsız bir devlet olmazsa bile bu devletin yaşadığı 70 yıllık süreçte, çok şey olmuştu Azerbaycan da. Azerbaycan halkı bu süreçte bir millet gibi şekillenmiş, çağdaş milletler arasında yerine alan bir devlete dönüşmüştür. Azerbaycan edebiyatının, Azerbaycan müziğinin, Azerbaycan tiyatrosunun, Azerbaycan sinemasının, genel olarak Azerbaycan kültürünün geliştiği yıllar bu yıllar olmuştu. Sonra ne olmuştu, 1991 yılında Azerbaycan tam bağımsız bir devlete dönüşmüş ancak 17 yıllık bu süreçte Azerbaycan kültürel olarak gerileme devri yaşamaya başlamıştı. Bağımsız devletimiz güçlendikçe bu olumsuz değişimin, olumluluğa dönüşmesini arzuluyorum.· Biz, 50 milyonluk Azerbaycan halkının 10 milyonunun Cumhuriyet bayramını kutluyorduk. Geri kalan 40 milyon halkımızın 10 milyona yakını değişik ülkelere dağılmış ve kendi topraklarından ayrı yaşarken, 30 milyon Azerbaycanlı ise, başka bir milletin esareti altında yaşıyordu. Ana dilinde eğitim alma hakkından, kendi kültürünü geliştirme hakkından yoksun olarak. Dünyada yaşayan halkların %90’ın kendi devletinde özgür yaşadığı bir çağda, halkının % 60’esaret altında olan bir milletin aydını olarak utanıyorum, bu cümleleri yazınca.· 2005 yılı 28 Mayısında, Azerbaycan’ın büyük sanatçılarından Lütfiyar İmanov’un katılımıyla Cumhuriyet Bayramımızı kutlamıştık. Şimdi ise Lütfiyar İmanov yaşamıyor artık.· 2005 yılında yaptığımız büyük kutlamada Cavit Tebrizli katılmıştı, bayram şenliğimize, bu bayram şenliğimizde ise yine Tebrizli Reza Cudi vardı aramızda· Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin 90. kuruluş yılını kutlarken, 21 asrın Azerbaycan halkının tamamına özgürlük ve birlikte yaşam sunmasını, işgal edilmiş topraklarımızın özgür olmasını ve dünyanın değişik yerlerinde yaşayan 50 milyon Azerbaycanlıya büyük mutluluklar ve başarılar yaşatmasını diliyorum.
29 Mayıs gecesi yaptığımız, Cumhuriyetimizin 90. yılının kutlama programı

29 Mayıs saat 20.00 başlayan şenliğimiz, İzmir'de hukuk tahsili alan Azerbaycanlı öğrencilerden Ferid Muradov'un açılış konuşmasıyla başladı. Ferid Muradov, yaptığı konuşmada, Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin kuruluş sürecini ve Azerbaycan Cumhuriyetinin bugüne kadar süren yaşamını anlattı.Daha sonra yine, Ferid Muradov tarafından hazırlanan, Azerbaycan Halk Cumhuriyetin kuruluşundan bu güne kadar Azerbaycan Devletinin yaşadığı süreci anlatan, sinevizyon gösterisi yapıldı.Bu gösteriden sonra, Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin 90. kuruluş yıl dönümü nedeniyle yapılan, İzmir'de tahsil alan Azerbaycanlı Öğrenciler arası santranç turnuvasına katılan öğrencilere ödülleri verildi. Cemlak adına Serane Şuay Mehmethanoğlu ilk üç dereceye giren öğrencilere ödüllerini verdi. Daha sonra ise Tural Trade adına Asif Qurbanov, turnuvaya katılan tüm öğrencilere, santranç takımları ve Azerbaycan Bayrağı hediye etti.Ödül töreninden sonra, şenlik programımız başladı. Tebrizli Reza Cudi, sahnedeki yerini aldı. İlk söylediği şarkı, Tebriz şehri adına yazılmış bir şarkıydı. Daha sonra ise, halk mahnıları ve sonunda da Üzeyir Hacıbeyov'un bestelediği, Sensiz adlı şarkıyı seslendirdi.Sonra sahneyi, Terane Abbasova ve Elgün Quluyev aldı. Birbirinden güzel 15 eser seslendirdi sanatçılar. Çağdaş Azerbaycan bestekarları resmi geçit yaptılar adeta. 20 yıl önce Reşit Buybutov'un İzmir'de vermiş olduğu konserin bir benzerine yaşattı, sanatçılar bizlere.Tam 20 yıl bir ay bir gün önce, 28 Nisan 1988 tarihinde, İzmir'de konser veren Reşit Beybutov'da bu şarkıların bir kısmını seslendirmişti.Elgün Quluyev ve Terane Abbasova'nın konserleri sonrasında, şenliğimize katılan sanatçılara ve şenliğimeze destek olanlara teşekkür belgeleri verildi. Ve şenliğimiz bu şekilde sona erdi.
28 Mayıs 2008 Çarşamba
27 Mayıs 2008 Salı
25 Mayıs 2008 Pazar
Demokratik Azerbaycan Cumhuriyetinin 90. kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen satranç turnuvası sonuçlandı


21 Mayıs 2008 Çarşamba
Yaşasın Güney Azerbaycandaki 21-22 Mayıs 2006 Direnişi

İki yıl önce, Tahran'da yayınlanan Fars Şövenisti, devlet yayın organı, bir gazete de, Azerbaycan Türklerine yönelik bir hakaret yazısı üzerine, Güney Azerbaycanda, sayıları milyonlarla ifade edilen, protesto gösterileri yapılmıştı. Güney Azerbaycan'ın son 50 yıllık tarihinde önemli yeri olan bir direniş ile ilgili olarak, Avrupada yaşayan, Güney Azerbaycanlı bir dostumuzun yazısını yayınlıyoruz
Xurdad (İran takviminde ay adı, Xurdat ayının 1 i mayıs ayının 21 ine denk geliyor ) dirçəlişinin ikinci il dönümü !
Azərbaycan türk millətinin 22 may 2006 – cı il təbriz şəhərindən başlatdığı mill qalxış milli hərəkətimizin ən böyük addımı, ən böyük başarısı olmuşdur. 30 milyonluq güney Azərbaycanın siyasi potansiyelini və bükülməz biləyini dünyaya göstərən bu dirçəliş haqlı olaraq bir çox vətəndaşımız tərəfindən təhlil edilərək nəticələr alınmışdır. Milli haqlarımızın təmini üçün demokratik qaydalara söykənərək aparılan bu mübarizədə cavanlarımız, hətta yaşlılarımızda böyük çətinliklərə qatlanmalı oldular. Ancaq Azərbaycan milli hərəkatının Babək qalasından sonra başlatdığı bu yürüşlə qazandığı, itirdiyindən qat- qat üstün olmuşdur. Gərçi siyasi zindanilərimizin başına gətirilənlər, millətimizi hədə qorxu ilə duvara qısnıyanların, işkəncələrə məruz qoyanların günahı bağışlanmaz qədər böyükdür və unudulmamalıdır.
Daxildə və xaricdə əli qələm tutan, dağarcığında sözü olan, əlindən bir iş gələn və beynalxalq qurumlarla əlaqəyə girəbilən bütöv Azərbaycanlılar qollarını çırmalıyaraq bu hadisəni anlatdı və milli hərəkətimizin yolunu daha da genişləndirməyə çalışdı. Ancaq xaricdəki potansiyelimizdən yetəri qədər istifadə olunmamamsı da inkar edilməz bir həqiqətdir. Ama bu il müxtəlif ölkələrdə Xurdad qiyami ilə bağlı geçirilməsi nəzərdə tutulan və geçirilən konfranslar, aksiyalar və göstərilərin artması bu əzəmətli hərəkətin düzgün dəyərləndirilməsindən xəbər verməkdədir. London aksiyası, Stokholm konfransı bugünün yüksək dəyərindən söz edəcəksə, Köln toplantısı və özəlliklə Ankarada Tehran səfirliyi yaxınlığında geçirilən yüksək səviyəli yürüyüş Güney Azərbaycanda mayın 22- dəki dirçəlişin diri saxlanamasının vacibliyinin idrakından irəli gəlmişdir. Oradakı tələbələrimizin yürüşündə məzlüm Uygurlar, Kərkük Türkmənləri, haqqı batmış Xorasan Türkləri ilə birgə Balkan Türkləri və özəlliklə hür və azad yaşamanın dadını duymuş olan sevgili şimali Azərbaycan öğrəncilərinin qoşulması bam- başqa məna daşımaqdadır. Avrupa və Amerikadakı soydaşlarımız Güney dərdini qərbə anlatmağa çalışırkən Ankara yürüşü Türk dünyasının ürəyi sayılan Günüey Azərbaycanın artıq çırpınmağa başlamasından xəbər almışdır. Bu isə tariximizin anlamlı bir prossesinin başlanmasından xəbər verdiyi kimi Azərbaycan Milli Hərəkatının arxasına 300 milyon Türk gücünün toplana bilməsi imkanın muşduluqçusu olabilər. Hələ bu yürüşdəki şuarlar və özəlliklə çox dəyərli, zəngin və dərin siyasi məzmun daşıyan bəyaniyə Türk ölkələrinin hakimlərinə bir oyanış qamçısı olduğu kimi özəlliklə bölgədəki Türk dövlətlərinə bir çağırış sayılmalıdır. Gönül istərdiki, gözəl Bakımızda da bu il dönümü münasibəti ilə Azərbaycanın ləyaqətinə yaxışan və ürəklərimizi bir – birinə bağlıyan iplərin daha da güclənməsini sağlıyan addımlar atılsın. Şimali Azərbaycan gənclərinin Güneyi əməli müdafiəsi Fars şovinizminin daha da əyilməsinə zəmin yaradacağı kimi Güneyli gənclərin dirəniş gücünü qat – qat artıracaqdır.
Baxmıyaraq ki, onsuzda, bütün çətinliklərə dözən, asdı – kəsdi siyasətinin qarşısında qəhrəmanca duran və onu əzən Güneydəki milli fəallar, özəlliklə gənclər düzgün xətt üstündə milli hərəkəti irəli aparırlar. Xurdadın birini “ Türk Milli Günü “ kimi təklif eden bu gəncliyin ürəyi ilə beyni arasında məntiq ışıqlarının saçıldığı və hərəkətin gələcək çizgisinin doğru yola hidayət edəbiləcəyi inkar edilməzdir. Bu günü millətimizə təbrik edərək etiraf etmək gərəkirki, bu yüksək anlayış, dərin siyasət, əyilməz iradə və bükülməz bilək yiyəsi Güney mübarizlərinin ölçü dəyəri doğru və tutduğu yol düzgündür. Son zamanlar Güney Azərbaycan bayraq məsələsini irəli sürən bu gənclər milli hərəkətimizin bütün düyünlərini açacaq qabiliyətdə olduqlarını açıqca göstərmişdir.
Bu yolda millətimizə uğurlar diləyərək xurdadın biri ilə bağlı bəzi fikirləri ortaya atmaq niyətindəyəm.
Azərbaycan milli hərəkatının fikir meydanında dəyərli soydaşlarımızın qələm oynatması, yüksək analiz gücünə sahib olanların məsələləri təhlili, gələcəyimizi aydınlığa çıxaran yolun körpüsü kimi qəbul edilməlidir. Bugünlər, özəlliklə Xurdad dirçəlişi kimi milli duygularımızın oyandığı tarixlərdə soydaşlarımızı analitik yazılar yazaraq yolumuzun ışıqlanmasına çağırmaq milli borcumuzdur.
Geçən il olduğu kimi bu ildə Xurdadın birinə yaxınlaşdıqca Güney Azərbaycanda milli fəallara artan təzyiqlər göz qabağındadır. Babək qalasına yürüş ərəfəsində, ana dili günündə, mehrin birində və başqa dirçəliş günlərində də bu basqıların artması inkar edilməzdir, ama nə üçün xurdadın birində bu hücumlar və tutuqlamalar daha da şiddətlənir. Xurdad qiyamını milli hərəkatımızın hədəflərinə yönəliklikdən təhrif edərək onu sadəcə İran qazetinin çirkinliyinə münasibət kimi göstərməyə çalışan Fars hakmiyəti nə üçün bu dirçəlişin ikinci il dönümünə yaxınlaşarkən 08.05.2008 ( 19.02.86) tarixində genədə ittilaat qazetində bizə əhanət etdi.
Bütün bu basqılara rağmən Azərbaycan milli hərəkatının inkişafi, dirçəlişi və dirənişi yuxarıda da anlatdığım kimi göz qabağındadır. Demək, Tehran gözəlcə başa düşürki, bu zalimanə siaysət nəticə verməmişdir və hətta ölkənin dağılma sürəcini dahada yaxınlaşdırmışdır. Bu il daxildə yayılan bildirişlərdə, 22 may il dönümündə yeni bir qalxışın hazırlıq mərhəhələsi bu təhlilin önəmli örnəyini təşkil edəbilər. Bu beledirsə, nə üçün təzyiqlər artan nisbətlərdə artmaqdadır. Bunun bir neçə səbəbi olabilər:
1. hakimiyətin daxilində siyasətdən xəbərsiz, dar dünya görüş sahiblərinin bu metoda üstünlük verməsi.
2. Hakimiyətin daxilində olan, ancaq ölkənin bugünkü durumundan bıxmış kəsim və ya bu hakimiyət daxilində öz gələcəyindən arxayın olmuyanlar.
3. Hakimiyətin daxilində olan, ancaq geçmiş Şah rejiminin aşırı Fars şovinist düşüncənin dəvamçıları.
4. Hakimiyətin daxilində olan və ya olmuyan ancaq maddi basqılar yanında milli kimiliyimizi inkar edərək, milli varlığımızı talıyaraq mənəvi boşluq yaradmaq siyasəti güdənlər.
Təbiidirki bu sıralamanı dahada uzaltmaq olar və islahatçı – mühafizəkar oyunlari ilə
“ İran birliyində demokrasi üçün Azərbaycan cəmiyətləri “ kimi saxtakarlıqları və yüzlər belə oyunları saymaq mümkündür.
Fikrimcə hərəkətimizi əzib- yıpratmaq üçün ən təhlükəli metod dördüncü metoddur. Özəlliklə son günlərdə seçgilərlə bağlı daxildə yarnan qalmaqal və bir – birinə ittiham vuraraq içimizə salınması istənən ayrılıqlar bu metodun ən çirkin üzüdür.
Bütün hadisələri bir az daha dərindən inclədəyimiz zaman, Fars hakimiyəti öz ağalığını sürdürmək üçün bütün yolları dəniyəcəyi açıq - aydın görünməkdədir. Bunun qarşısında ağla uygun olaraq məntiqi hücum taktiklərinin seçilməsi gərərkən qızıl xətt syılmaqdadır. Özəlliklə millətin gözünü qorxudmaq üçün daha çox qan tökmə planları ağla və məntiqə uygun olmasada əl-ayağa düşmüş şovonist təfəkkürlülərin beynini qaşıya bilər. Demokratik mübarizə usuluna dayanaraq, millətimizin daha böyük bölümünü ayıldıb hərəkətə qoşdurmaq qaçınılmazdır, zatən bunların qorxusu bugünkü durumumuzdan deyil yüksək potansiyelimizin gələcək inkişafındandır.
Gənclərimizin kiçik dəstələr formalaşdıraraq məhəllələrdə bir araya gəlməsi və milli təbliqatı artırması riski azaldaraq milli günlərimizin diri saxlanılmasında böyük rol oynuya bilər.
Ancaq bunu bilməliyik ki, Tehranın milli hərəkatımıza bugünkü hücumları onun gücündən deyil özünü itirdiyindən qaynaqlanır. Sistematik fəaliyətimiz onu daha da iflic vəziyətə salacaqdır. Qapanan dərgilərin yerine yayılan yeni yayımlar, həkk olan sitələrimizin yerinə yenilərinin açılması, tutulan mübarizlərin yerinə gələn daha güclü qəhrəmanlar, milli dəyəri şəxsiyət ölçüsünə çevirən aslan ürəkli qadınlarımızın mübarizəyə qoşulması, Zəncanın fəthindən sonra Həmədanın sıra bəkləməsi, Güneydəki seçgilərdə millətimizin başarısı, ruhani alimlərimizin millət yolunda zindanları fəth etməsi, düşməni qorxutduğu kimi “ gələcək bizimdir “ şuarının gərçəkkəşməsi üçün atılan addımlar sayılmaqdadır. Bütün bunlar göstərirki bizim qalibiyət şansımız artan nisbətlərdə artarkən fars şovinizminin sutunları çürüməyə doğru gedir.
Azərbaycan türk millətinin 22 may 2006 – cı il təbriz şəhərindən başlatdığı mill qalxış milli hərəkətimizin ən böyük addımı, ən böyük başarısı olmuşdur. 30 milyonluq güney Azərbaycanın siyasi potansiyelini və bükülməz biləyini dünyaya göstərən bu dirçəliş haqlı olaraq bir çox vətəndaşımız tərəfindən təhlil edilərək nəticələr alınmışdır. Milli haqlarımızın təmini üçün demokratik qaydalara söykənərək aparılan bu mübarizədə cavanlarımız, hətta yaşlılarımızda böyük çətinliklərə qatlanmalı oldular. Ancaq Azərbaycan milli hərəkatının Babək qalasından sonra başlatdığı bu yürüşlə qazandığı, itirdiyindən qat- qat üstün olmuşdur. Gərçi siyasi zindanilərimizin başına gətirilənlər, millətimizi hədə qorxu ilə duvara qısnıyanların, işkəncələrə məruz qoyanların günahı bağışlanmaz qədər böyükdür və unudulmamalıdır.
Daxildə və xaricdə əli qələm tutan, dağarcığında sözü olan, əlindən bir iş gələn və beynalxalq qurumlarla əlaqəyə girəbilən bütöv Azərbaycanlılar qollarını çırmalıyaraq bu hadisəni anlatdı və milli hərəkətimizin yolunu daha da genişləndirməyə çalışdı. Ancaq xaricdəki potansiyelimizdən yetəri qədər istifadə olunmamamsı da inkar edilməz bir həqiqətdir. Ama bu il müxtəlif ölkələrdə Xurdad qiyami ilə bağlı geçirilməsi nəzərdə tutulan və geçirilən konfranslar, aksiyalar və göstərilərin artması bu əzəmətli hərəkətin düzgün dəyərləndirilməsindən xəbər verməkdədir. London aksiyası, Stokholm konfransı bugünün yüksək dəyərindən söz edəcəksə, Köln toplantısı və özəlliklə Ankarada Tehran səfirliyi yaxınlığında geçirilən yüksək səviyəli yürüyüş Güney Azərbaycanda mayın 22- dəki dirçəlişin diri saxlanamasının vacibliyinin idrakından irəli gəlmişdir. Oradakı tələbələrimizin yürüşündə məzlüm Uygurlar, Kərkük Türkmənləri, haqqı batmış Xorasan Türkləri ilə birgə Balkan Türkləri və özəlliklə hür və azad yaşamanın dadını duymuş olan sevgili şimali Azərbaycan öğrəncilərinin qoşulması bam- başqa məna daşımaqdadır. Avrupa və Amerikadakı soydaşlarımız Güney dərdini qərbə anlatmağa çalışırkən Ankara yürüşü Türk dünyasının ürəyi sayılan Günüey Azərbaycanın artıq çırpınmağa başlamasından xəbər almışdır. Bu isə tariximizin anlamlı bir prossesinin başlanmasından xəbər verdiyi kimi Azərbaycan Milli Hərəkatının arxasına 300 milyon Türk gücünün toplana bilməsi imkanın muşduluqçusu olabilər. Hələ bu yürüşdəki şuarlar və özəlliklə çox dəyərli, zəngin və dərin siyasi məzmun daşıyan bəyaniyə Türk ölkələrinin hakimlərinə bir oyanış qamçısı olduğu kimi özəlliklə bölgədəki Türk dövlətlərinə bir çağırış sayılmalıdır. Gönül istərdiki, gözəl Bakımızda da bu il dönümü münasibəti ilə Azərbaycanın ləyaqətinə yaxışan və ürəklərimizi bir – birinə bağlıyan iplərin daha da güclənməsini sağlıyan addımlar atılsın. Şimali Azərbaycan gənclərinin Güneyi əməli müdafiəsi Fars şovinizminin daha da əyilməsinə zəmin yaradacağı kimi Güneyli gənclərin dirəniş gücünü qat – qat artıracaqdır.
Baxmıyaraq ki, onsuzda, bütün çətinliklərə dözən, asdı – kəsdi siyasətinin qarşısında qəhrəmanca duran və onu əzən Güneydəki milli fəallar, özəlliklə gənclər düzgün xətt üstündə milli hərəkəti irəli aparırlar. Xurdadın birini “ Türk Milli Günü “ kimi təklif eden bu gəncliyin ürəyi ilə beyni arasında məntiq ışıqlarının saçıldığı və hərəkətin gələcək çizgisinin doğru yola hidayət edəbiləcəyi inkar edilməzdir. Bu günü millətimizə təbrik edərək etiraf etmək gərəkirki, bu yüksək anlayış, dərin siyasət, əyilməz iradə və bükülməz bilək yiyəsi Güney mübarizlərinin ölçü dəyəri doğru və tutduğu yol düzgündür. Son zamanlar Güney Azərbaycan bayraq məsələsini irəli sürən bu gənclər milli hərəkətimizin bütün düyünlərini açacaq qabiliyətdə olduqlarını açıqca göstərmişdir.
Bu yolda millətimizə uğurlar diləyərək xurdadın biri ilə bağlı bəzi fikirləri ortaya atmaq niyətindəyəm.
Azərbaycan milli hərəkatının fikir meydanında dəyərli soydaşlarımızın qələm oynatması, yüksək analiz gücünə sahib olanların məsələləri təhlili, gələcəyimizi aydınlığa çıxaran yolun körpüsü kimi qəbul edilməlidir. Bugünlər, özəlliklə Xurdad dirçəlişi kimi milli duygularımızın oyandığı tarixlərdə soydaşlarımızı analitik yazılar yazaraq yolumuzun ışıqlanmasına çağırmaq milli borcumuzdur.
Geçən il olduğu kimi bu ildə Xurdadın birinə yaxınlaşdıqca Güney Azərbaycanda milli fəallara artan təzyiqlər göz qabağındadır. Babək qalasına yürüş ərəfəsində, ana dili günündə, mehrin birində və başqa dirçəliş günlərində də bu basqıların artması inkar edilməzdir, ama nə üçün xurdadın birində bu hücumlar və tutuqlamalar daha da şiddətlənir. Xurdad qiyamını milli hərəkatımızın hədəflərinə yönəliklikdən təhrif edərək onu sadəcə İran qazetinin çirkinliyinə münasibət kimi göstərməyə çalışan Fars hakmiyəti nə üçün bu dirçəlişin ikinci il dönümünə yaxınlaşarkən 08.05.2008 ( 19.02.86) tarixində genədə ittilaat qazetində bizə əhanət etdi.
Bütün bu basqılara rağmən Azərbaycan milli hərəkatının inkişafi, dirçəlişi və dirənişi yuxarıda da anlatdığım kimi göz qabağındadır. Demək, Tehran gözəlcə başa düşürki, bu zalimanə siaysət nəticə verməmişdir və hətta ölkənin dağılma sürəcini dahada yaxınlaşdırmışdır. Bu il daxildə yayılan bildirişlərdə, 22 may il dönümündə yeni bir qalxışın hazırlıq mərhəhələsi bu təhlilin önəmli örnəyini təşkil edəbilər. Bu beledirsə, nə üçün təzyiqlər artan nisbətlərdə artmaqdadır. Bunun bir neçə səbəbi olabilər:
1. hakimiyətin daxilində siyasətdən xəbərsiz, dar dünya görüş sahiblərinin bu metoda üstünlük verməsi.
2. Hakimiyətin daxilində olan, ancaq ölkənin bugünkü durumundan bıxmış kəsim və ya bu hakimiyət daxilində öz gələcəyindən arxayın olmuyanlar.
3. Hakimiyətin daxilində olan, ancaq geçmiş Şah rejiminin aşırı Fars şovinist düşüncənin dəvamçıları.
4. Hakimiyətin daxilində olan və ya olmuyan ancaq maddi basqılar yanında milli kimiliyimizi inkar edərək, milli varlığımızı talıyaraq mənəvi boşluq yaradmaq siyasəti güdənlər.
Təbiidirki bu sıralamanı dahada uzaltmaq olar və islahatçı – mühafizəkar oyunlari ilə
“ İran birliyində demokrasi üçün Azərbaycan cəmiyətləri “ kimi saxtakarlıqları və yüzlər belə oyunları saymaq mümkündür.
Fikrimcə hərəkətimizi əzib- yıpratmaq üçün ən təhlükəli metod dördüncü metoddur. Özəlliklə son günlərdə seçgilərlə bağlı daxildə yarnan qalmaqal və bir – birinə ittiham vuraraq içimizə salınması istənən ayrılıqlar bu metodun ən çirkin üzüdür.
Bütün hadisələri bir az daha dərindən inclədəyimiz zaman, Fars hakimiyəti öz ağalığını sürdürmək üçün bütün yolları dəniyəcəyi açıq - aydın görünməkdədir. Bunun qarşısında ağla uygun olaraq məntiqi hücum taktiklərinin seçilməsi gərərkən qızıl xətt syılmaqdadır. Özəlliklə millətin gözünü qorxudmaq üçün daha çox qan tökmə planları ağla və məntiqə uygun olmasada əl-ayağa düşmüş şovonist təfəkkürlülərin beynini qaşıya bilər. Demokratik mübarizə usuluna dayanaraq, millətimizin daha böyük bölümünü ayıldıb hərəkətə qoşdurmaq qaçınılmazdır, zatən bunların qorxusu bugünkü durumumuzdan deyil yüksək potansiyelimizin gələcək inkişafındandır.
Gənclərimizin kiçik dəstələr formalaşdıraraq məhəllələrdə bir araya gəlməsi və milli təbliqatı artırması riski azaldaraq milli günlərimizin diri saxlanılmasında böyük rol oynuya bilər.
Ancaq bunu bilməliyik ki, Tehranın milli hərəkatımıza bugünkü hücumları onun gücündən deyil özünü itirdiyindən qaynaqlanır. Sistematik fəaliyətimiz onu daha da iflic vəziyətə salacaqdır. Qapanan dərgilərin yerine yayılan yeni yayımlar, həkk olan sitələrimizin yerinə yenilərinin açılması, tutulan mübarizlərin yerinə gələn daha güclü qəhrəmanlar, milli dəyəri şəxsiyət ölçüsünə çevirən aslan ürəkli qadınlarımızın mübarizəyə qoşulması, Zəncanın fəthindən sonra Həmədanın sıra bəkləməsi, Güneydəki seçgilərdə millətimizin başarısı, ruhani alimlərimizin millət yolunda zindanları fəth etməsi, düşməni qorxutduğu kimi “ gələcək bizimdir “ şuarının gərçəkkəşməsi üçün atılan addımlar sayılmaqdadır. Bütün bunlar göstərirki bizim qalibiyət şansımız artan nisbətlərdə artarkən fars şovinizminin sutunları çürüməyə doğru gedir.
17 Mayıs 2008 Cumartesi
Azerbaycan Demokratik Cumhuriyetinin kuruluşunun 90. yılı münasebetiyle, İzmir'de kutlama
Azerbaycan Demokratik Cumhuriyetinin kuruluşunun 90. yılı münasebetiyle, Azerbaycan Kültür Merkezince, İzmir'de kutlama programı düzenlenmiştir.
Kutlama programında, Azerbaycan'ın genç Reşit Beybudov'larından bir olan, Elgün Quluyev solo konsert verecektir. Sanatçıya piyanoyla usta piyanist, Terane Abbasova eşlik edecektir.
Programda, sanatçımız, Çağdaş Azerbaycan Müziğinin en güzel örneklerinden bir demet sunacaktır.
Kutlama programında, Azerbaycan Cumhuriyetinin kuruluşu ve tarihi konusunda kısa bir sunum yapılacak, sonra, Azerbaycanlı öğrenciler arasında yapılan satranç turnuvasının galiplerine ödüller verilecek, daha sonra ise konsert programı gerçekleşecektir.
Kutlama programı 29 Mayıs 2008 günü saat 20.00’de Konak Belediyesi, Eşrefpaşa Dr. Selahattin Akçiçek Kültür Merkezinde yapılacaktır.
Kutlama programı ücretsizdir.
Programımıza İzmir’de yaşayan bütün Azerbaycanlıları ve Azerbaycan dostlarını davet ediyoruz.
Davetimizi en geniş şekilde dostlarınıza, tanışlarınıza iletmenizi rica ediyoruz.
Azerbaycan Kültür Merkezi
Başkan
Cemal Mehmethanoğlu
0533 2714949
4454444 - 4640000
Kutlama programında, Azerbaycan'ın genç Reşit Beybudov'larından bir olan, Elgün Quluyev solo konsert verecektir. Sanatçıya piyanoyla usta piyanist, Terane Abbasova eşlik edecektir.
Programda, sanatçımız, Çağdaş Azerbaycan Müziğinin en güzel örneklerinden bir demet sunacaktır.
Kutlama programında, Azerbaycan Cumhuriyetinin kuruluşu ve tarihi konusunda kısa bir sunum yapılacak, sonra, Azerbaycanlı öğrenciler arasında yapılan satranç turnuvasının galiplerine ödüller verilecek, daha sonra ise konsert programı gerçekleşecektir.
Kutlama programı 29 Mayıs 2008 günü saat 20.00’de Konak Belediyesi, Eşrefpaşa Dr. Selahattin Akçiçek Kültür Merkezinde yapılacaktır.
Kutlama programı ücretsizdir.
Programımıza İzmir’de yaşayan bütün Azerbaycanlıları ve Azerbaycan dostlarını davet ediyoruz.
Davetimizi en geniş şekilde dostlarınıza, tanışlarınıza iletmenizi rica ediyoruz.
Azerbaycan Kültür Merkezi
Başkan
Cemal Mehmethanoğlu
0533 2714949
4454444 - 4640000
2 Mayıs 2008 Cuma
Azerbaycan Kültür Merkezi 10 Mayıs 2008 günü, Azerbaycan'ın ölmez lideri HAYDAR ALİYEV'İN 85. dogum günü nedeniyle anma toplantısı düzenliyor.

"Haydar Aliyev İzmir'de" adıyla düzenlenen toplantıda, Haydar Aliyev'in 1993 ve Mayıs 1997 tarihlerinde İzmir'e yaptığı ziyaretler yad edilecek, o günlerde çekilen fotograflardan oluşan küçük bir slayd gösterisi ve fotograf sergisi açılacak, Haydar Aliyev'in yaşamından kesitler sunulacaktır.
Toplantı, Konak Belediyesinin Güzelyalı Kültür Merkezi, Nazım Hikmet Salonunda 10 Mayıs 2008 akşamı saat 20.00'de gerçekleşecektir.
Katılım ücretsizdir
19 Nisan 2008 Cumartesi
Güney Azerbaycan Türkleri geçtiğimiz ayda iki büyük alimini kaybetti
Geçtiğimiz ayda vefat eden Güney Azerbaycanın iki büyük alimi, DAK'ın (Dünya Azerbaycanlılar Kongresi'nin) Bakı'daki merkez ofisinde yapılan bir toplantıyla anıldı. Toplantıya, İzmir'de yaşayan Azerbaycan Türk'ü Prof. Yavuz Akpınar'da katıldı.(Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim görevlisi) Altta konuyla ilgili fotograf ve yazıyı size sunuyoruz. Yazı ve fotograf www.dak.az web sitesinden alınmıştır. Güney Azerbaycanla ilgili haberleri bu web sitesinden takip edebilirsiniz
DAK Güney Azərbaycanın böyük alimləri Behzad Behzadini və Səməd Sərdarniyanı andı
Bu gün Dünya Azərbaycanlıları Konqresinin Mərkəzi ofisində Güney Azərbaycanın böyük alimləri Behzad Behzadi və Səməd Sərdarniyanın anım mərasimini keçirdi.
Mərasimi giriş sözü ilə DAK sədri prof. Q.S.Təbrizi açaraq bu günlərdə dünyalarını dəyişmiş bu iki böyük alimi bir dəqiqəlik sükutla yad edərək, mərasim iştirakçılarına onların şəxsiyyəti və yaradıcılığı haqqında geniş məlumat verdi. Onlarla görüşündən söhbət açdı.
Sonra sözü AMEA-nın Şərqşünaslıq İnstitutunun əməkdaşı, tarix elmləri doktoru Əkrəm Rəhimliyə verdi. Ə.Rəhimli Güney Azərbaycanın iki böyük şəxsiyyəti barədə ətraflı danışdı. Onların Azərbaycanla bağlı yaradıcılıq irsinə nəzər saldı. Natiq “Azəri” jurnalının naşiri və baş redaktoru Behzad Behzadinin həyat və yaradıcılığı haqqında geniş məlumat verərək, onun Azərbaycan üçün etdiyi önəmli işlərdən danışdı.
Sonra Ə.Rəhimli tanınmış, böyük tarixçi alimi Səməd Sərdarniyanın tərcümeyi halını tədbir iştirakçılarının nəzərinə çatdırdı və onun çox dəyərli kitablarının adlarını çəkərək, Güneyli-Quzeyli Azərbaycan tarixni əks etdirən zəngin məxəz olduğunu söylədi.
Sonra söz Türkiyəli qonaq prof.Yavuz Akpınara verildi. O, Səməd Sərdarniya ilə görüşünü xatırlayaraq, onun bir şəxsiyyət və alim kimi təvazökar olduğunu dilə gətirdi.
Prof. Kamil Vəli Nərimanoğlu, prof. Şövkət Tağıyeva, filologiya elmləri doktoru Sabir Nəbioğlu, tarix elmləri doktoru Solmaz Rüstəmova-Tohidi öz çıxışlarında hər iki böyük alimin əsərləri haqqında məlumat verdilər. Onların əsərlərinin Azərbaycan dilinə tərcümə olunmasının vacibliyini vurğuladılar.
Sonda DAK sədri prof. Q.S.Təbrizi hər zamankı kimi mərhum dr.Səməd Sərdarniyanın kitablarının Azərbaycan türkcəsinə çevrilməsində və nəşrində öz yardımını göstərəcəyini bəyan etdi.

Bu gün Dünya Azərbaycanlıları Konqresinin Mərkəzi ofisində Güney Azərbaycanın böyük alimləri Behzad Behzadi və Səməd Sərdarniyanın anım mərasimini keçirdi.
Mərasimi giriş sözü ilə DAK sədri prof. Q.S.Təbrizi açaraq bu günlərdə dünyalarını dəyişmiş bu iki böyük alimi bir dəqiqəlik sükutla yad edərək, mərasim iştirakçılarına onların şəxsiyyəti və yaradıcılığı haqqında geniş məlumat verdi. Onlarla görüşündən söhbət açdı.
Sonra sözü AMEA-nın Şərqşünaslıq İnstitutunun əməkdaşı, tarix elmləri doktoru Əkrəm Rəhimliyə verdi. Ə.Rəhimli Güney Azərbaycanın iki böyük şəxsiyyəti barədə ətraflı danışdı. Onların Azərbaycanla bağlı yaradıcılıq irsinə nəzər saldı. Natiq “Azəri” jurnalının naşiri və baş redaktoru Behzad Behzadinin həyat və yaradıcılığı haqqında geniş məlumat verərək, onun Azərbaycan üçün etdiyi önəmli işlərdən danışdı.
Sonra Ə.Rəhimli tanınmış, böyük tarixçi alimi Səməd Sərdarniyanın tərcümeyi halını tədbir iştirakçılarının nəzərinə çatdırdı və onun çox dəyərli kitablarının adlarını çəkərək, Güneyli-Quzeyli Azərbaycan tarixni əks etdirən zəngin məxəz olduğunu söylədi.
Sonra söz Türkiyəli qonaq prof.Yavuz Akpınara verildi. O, Səməd Sərdarniya ilə görüşünü xatırlayaraq, onun bir şəxsiyyət və alim kimi təvazökar olduğunu dilə gətirdi.
Prof. Kamil Vəli Nərimanoğlu, prof. Şövkət Tağıyeva, filologiya elmləri doktoru Sabir Nəbioğlu, tarix elmləri doktoru Solmaz Rüstəmova-Tohidi öz çıxışlarında hər iki böyük alimin əsərləri haqqında məlumat verdilər. Onların əsərlərinin Azərbaycan dilinə tərcümə olunmasının vacibliyini vurğuladılar.
Sonda DAK sədri prof. Q.S.Təbrizi hər zamankı kimi mərhum dr.Səməd Sərdarniyanın kitablarının Azərbaycan türkcəsinə çevrilməsində və nəşrində öz yardımını göstərəcəyini bəyan etdi.
18 Nisan 2008 Cuma
17 Nisan 2008 günü İzmir'de İki etkinlik organize edildi.
Birinci etkinlik, 9 Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okuyan Azerbaycanlı öğencilerin girişimiyle, Hukuk Fakültesi Konferans salonunda düzenlenen Hocalı Soykırımı ile ilgili panel,
İkincisi ise Azerbaycan Kültür Merkezi tarafından, Prof. Lütfiyar İmanov'un 79. doğum günü nedeniyle düzenlenen anma toplantısı.
Panele katılan konuşmacılar, genel olarak Türkiye ve Azerbaycan açısından Ermeni sorununun tarihini, Ermenilerin değişik zamanlarda Türkiyede ve Azerbaycanda yaptıkları katliamları ve Hocalı Soykırımının hukuki niteliğini anlattılar. son konuşmacı Cavit Veliyev, bu katliamın, gerçek anlamda bir soykırım olduğu ve uluslararası platformlarda, Azerbaycan ve Türkiyede soykırım olarak tanınmasının önemini vurguladı.
Lütfiyar İmonov'u anma toplantısında ise, sanatçının genel olarak hayatı ve İzmirde yaşadığı 3 yıl, fotograflar ve müziği eşliğinde anlatıldı. Azerbaycan müziğindeki yerinden bahsedildi.
Köroğlu Operasından, sanatçının 1992 yılında Londrada gerçekleştirdiği konserden ve 2001 yılında Bakı'da senfonik orkestra eşliğinde gerçekleştirdiği konserden bölümler gösterildi.
İkincisi ise Azerbaycan Kültür Merkezi tarafından, Prof. Lütfiyar İmanov'un 79. doğum günü nedeniyle düzenlenen anma toplantısı.
Panele katılan konuşmacılar, genel olarak Türkiye ve Azerbaycan açısından Ermeni sorununun tarihini, Ermenilerin değişik zamanlarda Türkiyede ve Azerbaycanda yaptıkları katliamları ve Hocalı Soykırımının hukuki niteliğini anlattılar. son konuşmacı Cavit Veliyev, bu katliamın, gerçek anlamda bir soykırım olduğu ve uluslararası platformlarda, Azerbaycan ve Türkiyede soykırım olarak tanınmasının önemini vurguladı.
Lütfiyar İmonov'u anma toplantısında ise, sanatçının genel olarak hayatı ve İzmirde yaşadığı 3 yıl, fotograflar ve müziği eşliğinde anlatıldı. Azerbaycan müziğindeki yerinden bahsedildi.
Köroğlu Operasından, sanatçının 1992 yılında Londrada gerçekleştirdiği konserden ve 2001 yılında Bakı'da senfonik orkestra eşliğinde gerçekleştirdiği konserden bölümler gösterildi.
6 Nisan 2008 Pazar
Türkiye Azerbaycanlıları, 2 değerli dostunu kaybetti
Yadullah KARASU, 6 Nisan 2008 günü, uzun süredir devam eden hastalığı nedeniyle hayata vede etti. Iğdır doğumlu, uzun yıllar PTT müdürlüğü yapmış ve oradan emekli olan, Azerbaycan Dostluk ve Kültür Derneğinde 1990 lı yıllarda yöneticilik yapan, ressam Yadullah Karasu İzmir'de hayata veda etti.
Oruç Ekinci, 2 Nisan 2008 günü, Antalya geçirdiği bir trafik kazası sonrasında hayatını kaybetti. Kars doğumlu, uzun yıllar Bayındırlık Müdürlüğü yapıp, buradan emekli olan, İnşaat Mühendisi, Azerbaycan Dostluk ve Kültür Derneği kurucularından Atalay Ekinci'nin yakın akrabası, Oruç Ekinci hayata veda etti.
İki dostumuzu, ağsakkalımızı, saygıyla anıyoruz.
Oruç Ekinci, 2 Nisan 2008 günü, Antalya geçirdiği bir trafik kazası sonrasında hayatını kaybetti. Kars doğumlu, uzun yıllar Bayındırlık Müdürlüğü yapıp, buradan emekli olan, İnşaat Mühendisi, Azerbaycan Dostluk ve Kültür Derneği kurucularından Atalay Ekinci'nin yakın akrabası, Oruç Ekinci hayata veda etti.
İki dostumuzu, ağsakkalımızı, saygıyla anıyoruz.
2 Nisan 2008 Çarşamba
Azerbaycan Kültür Merkezi Nisan-Mayıs Etkinlik Proğramı
17 Nisan 2008, Prof Lütfiyar İmanov'un doğumunun 79. yılı nedeniyle, anma toplantısı
Konak Belediyesi, Alsancak Kültür Merkezi Nevzat Benal Salonu
Saat 20.00
10 Mayıs 2008, Azerbaycan'ın ölümsüz Önderi Haydar Aliyevin 85. doğum günü nedeniyle anma toplantısı
Konak Belediyesi, Güzelyalı Kültür Merkezi, Nazım Hikmet Salonu
Saat 20.00
29 Mayıs 2008, 28 Mayıs 1918 Azerbaycan Cumhuriyetinin 90. Kuruluş yıldönümü nedeniyle, Cumhuriyet Şenliği
Konak Belediyesi, Eşref Paşa Dr. Selahattin Akçikçek Kültür Merkezi
Saat 20.00
Konak Belediyesi, Alsancak Kültür Merkezi Nevzat Benal Salonu
Saat 20.00
10 Mayıs 2008, Azerbaycan'ın ölümsüz Önderi Haydar Aliyevin 85. doğum günü nedeniyle anma toplantısı
Konak Belediyesi, Güzelyalı Kültür Merkezi, Nazım Hikmet Salonu
Saat 20.00
29 Mayıs 2008, 28 Mayıs 1918 Azerbaycan Cumhuriyetinin 90. Kuruluş yıldönümü nedeniyle, Cumhuriyet Şenliği
Konak Belediyesi, Eşref Paşa Dr. Selahattin Akçikçek Kültür Merkezi
Saat 20.00
26 Mart 2008 Çarşamba
Mart ayı İzmirde Azerbaycanlıların etkinlik ayı oldu
6 Mart 2008 günü, Azerbaycanda faaliyet gösteren "NUR" cemiyeti, İzmir Azerbaycan Kültür Evi ve İzmirde okuyan Azerbaycanlı öğrencilerin temsilcisi Cavit Aliyev'in ortaklaşa organize ettiği Nezaket Teymurova Konseri yapıldı. Ünlü Azerbaycanlı Mugam Sanatçısı ve arkadaşları, İzmir'de doyumsuz bir Mugam Gecesi yaşattılar
17-23 Mart Tarihleri arasında gerçekleşen 7 ayrı etkinlikle, 1. Azerbaycan Novruz Festivali yapıldı.
Azerbaycan Kültür Merkezinin organize ettiği festivalin, 1. günü MUGAM Gecesi yapıldı, Elşad Memmedov, İlahe İbadova, Arif Azertürk ve İkram Manofov'un katıldığı gecede İzmirli Azerbaycanlılar güzel bir Mugam Gecesi geçirdiler. Etkinliğe, Azerbaycanın İstanbul Başkonsolosu Sayyad ARAN Bey'de katıldı.
2. gün Elgül Guluyev ve Tar-Piyano denletisi gerçekleşti. Tar sanatçısı Arif Azertürk ve Piyanı sanatçısı Terane Abbasova'nın katıldığı etkinlikte, sanatçılar, çağdaş Azerbaycan bestekarlarının en güzel seslerini seslendirdiler
3. gün, Azerbaycan şiir gecesi gerçekleşti.
4. gün, Azerbaycan Halk Dansları ve TOY Müzik topluluğunun konseri yapıldı.
5. gün, Geleksel Bayram yemeği, Konak Life Resorantta yapıldı.
6. gün, Türkiyede yaşayan en güzel Garmon Çalanların bir araya geldiği, Garmon Çalanlar Şöleni yapıldı.
7. gün Festivalin Final gecesi gerçekleşti. Final'de Cavit Tebrizli, Arif Manaflı, Arif Azertürk, Grup Laçın, TOY Müzik grubu, 60. yıl Anadolu Lisesi, Azerbaycan Halk Dansları Topluluğu katıldı.
Festivalle ilgili daha geniş bilgi
http://azerbaycannovruzfestivali.blogspot.com/ adresinde görülebilir
Bu etkinlikler dışında Novruz Bayramında 3 etkinlik daha gerçekleşti.
1. si 20 Mart günü, Azerbaycan öğrenci arkadaşlar, Fatih Kolejinde bir toplantı yaptılar.
2. ve 3. etkinlik ise 22 Mart tarihinde gerçekleşti. Güney Azerbaycanlı dostlarımız ayrı yerde, Iğdırlılar derneğinden dostlarımız da ayrı yerdi iki ayrı yemekli toplantı gerçekleştirdiler.
Toplam 11 etkinliğin gerçekleştiği mart ayı, İzmir'de yaşayan Azerbaycanlılar açısından bereketli bir ay oldu. (Kültürel Etkinlikler anlamında)
17-23 Mart Tarihleri arasında gerçekleşen 7 ayrı etkinlikle, 1. Azerbaycan Novruz Festivali yapıldı.
Azerbaycan Kültür Merkezinin organize ettiği festivalin, 1. günü MUGAM Gecesi yapıldı, Elşad Memmedov, İlahe İbadova, Arif Azertürk ve İkram Manofov'un katıldığı gecede İzmirli Azerbaycanlılar güzel bir Mugam Gecesi geçirdiler. Etkinliğe, Azerbaycanın İstanbul Başkonsolosu Sayyad ARAN Bey'de katıldı.
2. gün Elgül Guluyev ve Tar-Piyano denletisi gerçekleşti. Tar sanatçısı Arif Azertürk ve Piyanı sanatçısı Terane Abbasova'nın katıldığı etkinlikte, sanatçılar, çağdaş Azerbaycan bestekarlarının en güzel seslerini seslendirdiler
3. gün, Azerbaycan şiir gecesi gerçekleşti.
4. gün, Azerbaycan Halk Dansları ve TOY Müzik topluluğunun konseri yapıldı.
5. gün, Geleksel Bayram yemeği, Konak Life Resorantta yapıldı.
6. gün, Türkiyede yaşayan en güzel Garmon Çalanların bir araya geldiği, Garmon Çalanlar Şöleni yapıldı.
7. gün Festivalin Final gecesi gerçekleşti. Final'de Cavit Tebrizli, Arif Manaflı, Arif Azertürk, Grup Laçın, TOY Müzik grubu, 60. yıl Anadolu Lisesi, Azerbaycan Halk Dansları Topluluğu katıldı.
Festivalle ilgili daha geniş bilgi
http://azerbaycannovruzfestivali.blogspot.com/ adresinde görülebilir
Bu etkinlikler dışında Novruz Bayramında 3 etkinlik daha gerçekleşti.
1. si 20 Mart günü, Azerbaycan öğrenci arkadaşlar, Fatih Kolejinde bir toplantı yaptılar.
2. ve 3. etkinlik ise 22 Mart tarihinde gerçekleşti. Güney Azerbaycanlı dostlarımız ayrı yerde, Iğdırlılar derneğinden dostlarımız da ayrı yerdi iki ayrı yemekli toplantı gerçekleştirdiler.
Toplam 11 etkinliğin gerçekleştiği mart ayı, İzmir'de yaşayan Azerbaycanlılar açısından bereketli bir ay oldu. (Kültürel Etkinlikler anlamında)
21 Şubat 2008 Perşembe
26 Şubat-Hocalı Katlimanın 16. yılında HEPİMİZ AZERBAYCANLIYIZ

26 Şubat günü HEPİMİZ AZERBAYCANLIYIZ
Ermeni faşistlerinin, 1992 yılının 25-26 Şubat gecesi, Azerbaycanın Karabağ Bölgesinde yer alan Hocalı kasabası sivil halkına karşı uyguladığı katliamın 16. yılında, katliamı gercekleştiren, insan kattillerini, lanetliyoruz.
25 Şubat gecesi, Hocalı kasabasında yapılan katliamda, 1000'e yakın sivil Azerbaycan Türk'ü, yatağında, evinin bahçesinde, katliamdan kaçarken, vahşice, katledilmiştir. Katledilenlerin 106 sı kadın,83-ü çocuktur.
Ermenilerin 1990 lı yılların başlarında, Azerbaycan halkına ve devletine karşı yönelttikleri saldırılarda, 1.000.000 dan çok Azerbaycanlı, dede-baba toprağı Karabağı terk etmek ve göçgün olarak yaşamaya başlamıştır. Azerbaycan Devletinin, topraklarının % 20 Ermeniler tarafından işgal edilmiştir.
Yurtlarını terk eden Azerbaycanlılar aradan geçen 16-17 yıl zamana rağmen hale işgal edilmiş topraklarından ayrı yaşamaktadırlar.
Dünya kamuoyu, yapılan katlimlar ve işgali görmemezlikten gelmektedir.
1920'li yıllardan önce tamamı Azerbaycan toprakları olan, bu günkü Ermenisten devleti ve Ermeniler, son yüzyıl içinde yaptıkları saldırılarda, Azerbaycan topraklarının, yarısına yakınını işgal etmiş ve 100000 lerce Azerbaycan Türkünü katletmiş, yada topraklarından etmiştir.
Hocalı Katlimanın 16. yılında, yüreğinde, birazcık insanlık sevgisi, birazcık insanlık bulananları 26 şubat günü Ermeni katilleri lanetlemeye ve "HEPİMİZ AZERBAYCANLIYIZ" şiarını söylemeye davet ediyorum.
İzmir'de yaşayan Azerbaycan Türkleri bu katliamı lanetlemek için 23 Şubat Cumartesi günü saat 14'de, Konakta, Eski Sümerbank önünde, bir basın açıklaması yapacaktır.
Bu katlimı lanetleyen tüm dostlarımızı bu basın açıklamasına katılmaya davet ediyoruz.
Azerbaycan Kültür Merkezi
17 Şubat 2008 Pazar
Lütfiyar İmanov ve İzmir

Azerbaycanın eşi bulunmaz, ölümsüz ses sanatçısı Lütfiyar İmanov'un İzmir'de yaşadığı 3 yılı anlatan, internet sitesi yarattık.
http://lutfiyarimanov.blogspot.com/ adresine girerek, ölümsüz sanatçının İzmir'deki yaşamı, dostları, dostlarının yürek sözlerine bakabilirsiniz.
http://lutfiyarimanov.blogspot.com/ adresine girerek, ölümsüz sanatçının İzmir'deki yaşamı, dostları, dostlarının yürek sözlerine bakabilirsiniz.
13 Şubat 2008 Çarşamba
1. Azerbaycan Kültür ve Sanat Festivali (17-22 Mart) Programı belli oldu

MUGAM GECESİ
18 Marta Salı günü, Konak Belediyesi Dr. Süleyman Akçiçek Kültür Merkezi
Tar Piyano Dinletisi
Tar'da Arif Azertar, Piyano'da Terana Abbasova ve solist Elgün Guliyev, Çağdaş Azerbaycan bestekarlarının eserlerini seslendirecekler
19 Mart Çarşamba, Konak Belediyesi, Alsancak Kültür Merkezi, Nevzat Benal Salonu
Azerbaycan Şiir Gecesi
KIBATEK Derneği ve Şair Tuğrul Keskin'in birlikte sunacakları gecemizde, Azerbaycan şiirinden çok zengin örnekler sunulacak
20 Mart Perşembe
Hak Dansları Gecesi
Eğitmenliğini Deniz Özgökmen'in yaptığı, Güzelbahçe, 60. yıl Anadolu Lisesi Azerbaycan Halk Dansları Topluluğu ve Iğdırlılar Derneğinin Halk Dansları topluluğu yer alacak bu gecede
21 Mart Cuma, Konak İskelesi üstü, Konak Life Restorant
Geleneksel Novruz Bayramı Yemeği
Bayram geleneklerimizin yaşatılacağı, yemekli toplantıda, en güzel Azerbaycan dansı eden çifte, ödüller verilecek.
22 Mart Cumartesi, Alsancak, Cumhuriyet Kız Meslek Lisesi Salonu
Garman Çalanlar Şenliği
Türkiyenin ünlü Garmon Çalanlarının, solo resitalleri vereceği gecede, bir birinden güzel Azerbaycan ezgileri dinleyeceğiz.
Geceye, ünlü Garmon sanatçıları, Hürol Talınlı, Alpay Karayel, Rövşen Feyzullayev, Kürşat Uğurlu, Muharrem Tekin, Murat Karaçanta, Ali Elyagut davet edilmiş ve sanatçıların hepsi davetimizi kabul etmiştir.
23 Mart Pazar, Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü, Fuar İsmet İnönü Kültür Merkezi
Final Gecesi
Gecemize katılacak olan sanatçı ve gruplardan bazıları, Grup Laçin, TOY Müzik Grubu, Aliasker Abbasov, Arif Manaflı, Tebrizli Reza Cudi dir,
3 Şubat 2008 Pazar
Azerbaycan Müziği iki devini kaybetti

Azerbaycan'ın dünyaca tanınmış iki müzik adamını, 2008 yılının
Ocak ayının son günlerinde kaybettik.
Lütfiyar İmanov ve İslam Rzayev yaptıkları müzikle Dünya Azerbaycanlılarının kalbine taht kuran iki sanatçıydı.

1990 li yıllarda 3 yıla yakın İzmir'de yaşayan ve İzmir'de yaşayan Azerbaycanlıların kalbinde büyük izler bırakan Lütfiyar İmanov'un 79. doğum gününü, 17 Nisan tarihinde, Azerbaycan Kültür Merkezi, kutlama ve bu şekilde ölümsüz sanatçı Lütfiyar İmonov'u anma kararı almıştır.
31 Ocak 2008 Perşembe
04.02.2008 Pazartesi günü "1. Azerbaycan Novruz Festivali" tanıtım toplantısı yapılacak
Novruz Bayramı nedeniyle Azerbaycan Kültür Merkezinin yaptığı "1. Azerbaycan Novruz Festivali"nin 4 Şubat Pazartesi günü akşam saat 19.00'da Konak Belediyesi Alsancak Kültür Merkezi 7. katındaki salonda, tanıtım toplantısı yapılacak.
Bu toplantıda, festivalin yapılma nedenleri, nasıl ortaya çıktığı, programı, davet edilen sanatçılar ve festivalin başarıya ulaşılması için yapılması gerekenler anlatılacak. Organizasyon komitesi genişletilecek.
İzmir'de yaşayan tüm Azerbaycanlıların davet edildiği toplantıya, Manisa, Turgutlu, Tire Azerbaycan Kültür Dernekleri ve Iğdırlılar Derneği yöneticileri de davet edilmiştir.
Bu toplantıda, festivalin yapılma nedenleri, nasıl ortaya çıktığı, programı, davet edilen sanatçılar ve festivalin başarıya ulaşılması için yapılması gerekenler anlatılacak. Organizasyon komitesi genişletilecek.
İzmir'de yaşayan tüm Azerbaycanlıların davet edildiği toplantıya, Manisa, Turgutlu, Tire Azerbaycan Kültür Dernekleri ve Iğdırlılar Derneği yöneticileri de davet edilmiştir.
20 Ocak 2008 Pazar
1. Azerbaycan Novruz Festivali
Novruz Bayramı Kutlamaları nedeniyle yapılan, daha önce, adı, " 1. Azerbaycan Kültür ve Sanat Festivali" olarak açıklanan festivalin adı, Azerbaycan Kültür Merkezi tarafından, yapılış amacına uygun olarak, "1. Azerbaycan Novruz Festivali" olarak değiştirildi. İnternet adresi de http://azerbaycannovruzfestivali.blogspot.com olarak değişti
20 Yanvar
On doqquz yanvarda doğum evleri
Ölümden, qırğından xebersiz idi.
O gün Bakımızda axşamdan beri,
Ölum ile heyat üzbeüz idi.
Gülle seslerini çağa sesleri,
Batırdı o gece, şükür Allaha !
Doldu şehidlerin boşalan yeri,
Naşükür olmayaq vallah, bir daha.
Geden oğulların, axan qanların,
Evezi su sepdi yanan qelbime.
O şenbe gecesi doğulanların,
Onundan doqquzu oğlanmış deme.
Zalimin zeferi başdan qeletdir,
Zamanın sesini biz de dinlerik.
Dünya gücümüze yaxşı beleddir,
Hele biçilmemiş ekilenlerik !
Mart, iyun 1990 Bakı- Şeki B.Vahabzade
Ölümden, qırğından xebersiz idi.
O gün Bakımızda axşamdan beri,
Ölum ile heyat üzbeüz idi.
Gülle seslerini çağa sesleri,
Batırdı o gece, şükür Allaha !
Doldu şehidlerin boşalan yeri,
Naşükür olmayaq vallah, bir daha.
Geden oğulların, axan qanların,
Evezi su sepdi yanan qelbime.
O şenbe gecesi doğulanların,
Onundan doqquzu oğlanmış deme.
Zalimin zeferi başdan qeletdir,
Zamanın sesini biz de dinlerik.
Dünya gücümüze yaxşı beleddir,
Hele biçilmemiş ekilenlerik !
Mart, iyun 1990 Bakı- Şeki B.Vahabzade
19 Ocak 2008 Cumartesi
20 Yanvar (Ocak) Kalliamının 18. yıl dönümü nedeniyle Türkiyede de anma toplantıları düzenleniyor
1990 yılının 20 Ocak tarihinde, dağılmakta olan SSCB Askeri birlikleri, bağımsızlık isteyen Azerbaycan Halqına karşı Bakı şehrinde saldırılarda bulundu. Sokakları ve Meydanları dolduran yüzbinlerce, silahsız sivil halka karşı tanklarla,ağır silahlarla yapılan saldırılarda, halkımız yüzlerce şehit verdi.
Halkımıza yapılan saldıralar katlima dönüştü.
Katliam sonra oluşan tepkiler sonucu, SSCB silahlı birlikleri geri çekilme zorunda kaldı.
20 Ocak katliamı ve Azerbaycan halkının bu tarihte gösterdiği direniş, Azerbaycan tarihine kanlı ve altın harflarla yazılmıştır.
Bu direniş ve direnişler sonrası bugünkü Azerbaycan Bağımsız Devleti kurulmuştur.
Dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan soydaşlarımız bu günün Azerbaycan tarihindeki önemini vurgulamak için anma toplantıları ve etkinlikleri yapıyorlar.
İzmir'de Üniversitelerde okuyan Azerbaycanlı öğrenci arkadaşlarımız, 21 Ocak 2008 Pazartesi günü, saat 19.00'da, bir anma toplantısı düzenliyorlar. Anma toplantısı Konakta, İl Halk Kütüphanesi solununda gerçekleşecektir (Atatürk Kültür Merkezi karşısı)
Manisa'da ise, Manisa Azerbaycan Kültür Derneği, yönetimi ve üyeleri, günün önemini vurgulamak için, kızalay'da kan bağışı kampanyası yapmışlardır.
Ankarada ise, Türkiye Azerbaycan Dernekleri Federasyonu bir anma toplantısı düzenleyecektir. Toplantıya, milletvekilleri, çeşitli siyasi parti temsilcileri ve Anakarada yaşayan Azerbaycanlılar katılacaktır.
Halkımıza yapılan saldıralar katlima dönüştü.
Katliam sonra oluşan tepkiler sonucu, SSCB silahlı birlikleri geri çekilme zorunda kaldı.
20 Ocak katliamı ve Azerbaycan halkının bu tarihte gösterdiği direniş, Azerbaycan tarihine kanlı ve altın harflarla yazılmıştır.
Bu direniş ve direnişler sonrası bugünkü Azerbaycan Bağımsız Devleti kurulmuştur.
Dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan soydaşlarımız bu günün Azerbaycan tarihindeki önemini vurgulamak için anma toplantıları ve etkinlikleri yapıyorlar.
İzmir'de Üniversitelerde okuyan Azerbaycanlı öğrenci arkadaşlarımız, 21 Ocak 2008 Pazartesi günü, saat 19.00'da, bir anma toplantısı düzenliyorlar. Anma toplantısı Konakta, İl Halk Kütüphanesi solununda gerçekleşecektir (Atatürk Kültür Merkezi karşısı)
Manisa'da ise, Manisa Azerbaycan Kültür Derneği, yönetimi ve üyeleri, günün önemini vurgulamak için, kızalay'da kan bağışı kampanyası yapmışlardır.
Ankarada ise, Türkiye Azerbaycan Dernekleri Federasyonu bir anma toplantısı düzenleyecektir. Toplantıya, milletvekilleri, çeşitli siyasi parti temsilcileri ve Anakarada yaşayan Azerbaycanlılar katılacaktır.
13 Ocak 2008 Pazar
İzmir'de Azerbaycan Kültür Merkezi tekrar faaliyete geçti.
2004 yılında kurulan, daha sonra, kongresini süresinde yapamadığı için fesh olan, İzmir Azerbaycan Kültür Merkezi Derneği, Azerbaycan Kültür Merkezi Derneği adıyla tekrar kuruldu.
Bu yıl Novruz Bayramında 1. si yapılacak olan "Azerbaycan Kültür Festivalini" organize etmek için tekrar kurulan dernekle ilgili daha geniş bilgileri, http://azerbaycankulturmerkezi.blogspot.com adresinde bulabilirsiniz.
Bu yıl Novruz Bayramında 1. si yapılacak olan "Azerbaycan Kültür Festivalini" organize etmek için tekrar kurulan dernekle ilgili daha geniş bilgileri, http://azerbaycankulturmerkezi.blogspot.com adresinde bulabilirsiniz.
2 Ocak 2008 Çarşamba
1. Azerbaycan Novruz Festivali (17-23 Mart)
+BAYRAMI+GIZLAR.jpg)
İzmirde yaşayan Azerbaycanlılar, Türkiyede ilk defa yapılan bir etkinliği, gerçekleştiriyor. Novruz Bayramı nedeniyle 17-23 Mart Tarihleri arasında 6 gün sürecek, her gününde birbirinden güzel etkinliklerin yer alacağı, 1. Azerbaycan Novruz Festivalini düzenliyoruz.
Festivali, Azerbaycan Kültür Merkezi ve Konak Belediyesi ortaklaşa düzenliyor.
Festivalde nelar olacak
- Mugam Gecesi
- Tar-Piano dinletisi
- Türkiyede yaşayan, Azerbaycanlı Garmon ve Akordeon çalanların yer alacağı, Garmon Çalanlar festivali
- Halk Dansları gösterileri ve yarışması
- Güney Azerbaycandan Müzik topluluğu konseri
- TOY Müzik Topluluğu Koro'su
- Azerbaycan Şiir günü
- Azerbaycan Klasik Müzik gecesi
- Azerbaycan Caz gecesi
- Festival Şöleni
Bu yıl ilgini düzenlediğimiz festivali, her yıl gerçekleştireceğiz.
Festival ile ilgili daha geniş bilgi için
http://azerbaycannovruzfestivali.blogspot.com/ adresini tıklayın
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)